Jump to content

Նավա&#14

Forumjan
  • Posts

    35
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by Նավա&#14

  1. n586307610_1582463_8202_396926429.jpg

    ՄԻ ուրվական է շրջում Անատոլիայում

    Քրդական "Նեսնամե կայքէջը" հրապարակել է Դոլգա էրենի հոդվածը: Դոլգա էրենը իր նպաստն է բերում թուրքիայում կազմակերպած հայերից ներում պահանջող շարժմանը նկարագրելով Անատոլիայի ուրվականններին:

    Շատ լավ է գրած, անգլերեն լավ իմացողները ովքեր հասկանում են ինչ է գրած , մեծ հայրենանվեր գործ կանեն եթե թարգմանեն անգլերեն ու ինտերնետը լցնեն այս հոդվածներով:

    ԻՍԿ թուրքերեն հոդվացը բոլոր այն թուրքերի համար է, ովքեր ասում են թե հայերն են մեղավոր եղել, այստեղ նրանց համար պատասխան կա, այն էլ ինչ պատասխան... թող տարածվի ինտերնետում Դոլգա էրենի հոդվածը թուրքերեն, ֆրանսերեն, անգլերեն և այլ լեզուներով...

    22 Dec, 2008

    ... Anadolu'da bir hayalet dolaşıyor. Bu, soykırıma maruz kalmış masumların hayaletidir, Anadolu'nun sessiz çoğunluğunun çığlığıdır. Bunlar bir tek Ermenistan'da yaşayan Ermenilerin ataları değildir. Bunlar Rumu, Kürdü, Süryanisi, Keldanisi, Nesturisi, Ezidisi, Kızılbaşı ile bu toprakların insanlarıdır, onlar aslında Anadolu'dur. Ve bu ruhların huzura kavuşması için ben diz çöküyorum. Bu topraklardaki lanetin kalkması için özür diliyorum, artık bu toprakların huzura ermesi ve barışın gelmesi için özür diliyorum. Özür dilemekle de kalmıyorum, bugün bütün dünyaya saçılmış ama Anadolu'dan başka vatanları olmayan bu Anadolu'nun öz evlatlarına Ermenilere, Rumlara, Süryanilere kucak açıyorum ve onları vatanlarına davet ediyorum. "Buyrun gelin" diyorum, "vatanınıza hoş geldiniz", bu boş, çorak, verimsiz, lanetlenmiş, hayaletli topraklara geri dönün ki bu toprakların kanı ve canı geri gelsin, ruhu geri dönsün. Bunu insaniyet namına yapıyorum. Boynumun borcu bu. Özür dilemekten çok daha fazlası gerek çünkü…

    Bugün "neden biz özür diliyoruz" diyenlere; özür dilemeniz yetmez, diz çöküp ağlamalısınız.

    Biz küçüktük babam aile toplantılarında herkesi etrafına toplayıp anlatırdı. Bir hayalet hikayesiydi bu. Babam daha teğmenliğinde ilk görev yeri olarak Yozgat Boğazlıyan'a tayin edilmişti. Anlattığına göre o zamanki hükümet konağında görev yapıyordu ve geceleri bu eski ve kasvetli binada tek başına nöbete kalıyordu. Oraya daha ilk gittiğinde hemen kulağına çeşitli hikayeler ve rivayetler çalınmıştı. İlk başta bunları askerlerin kendisini korkutmak için anlattığından şüphelenmişti. Güya anlatılana göre orada kendinden önce görev yapan asteğmen aklını yitirmişti. Babam yaşadığı olayları şöyle anlatıyor. Orada 1915 yılında büyük bir Ermeni kıyımı olduğu zaten biliniyor. Hükümet konağının bodrumu tamamen toprak doldurulmuştur, anlatılanlara göre güya öldürülen Ermeniler buraya gömülmüştür. Ve yine anlatılanlara göre bu konakta garip olaylar cereyan etmektedir. Örneğin geceden masaları sandalyeleri düzenli şekilde toplanan bir oda her sabah darmadağın bir şekilde alt üst olmuş halde bulunmaktadır. Ya da konağın 10 tane askerin güçlükle açıp kapayabildiği demirden kapısı geceliğin büyük şiddetle ve gürültülü bir şekilde açılıp kapanmaktadır. Babam bir gün odasında yalnız kalırken kapısına ulaşan merdivenlerin gürültüyle inilip çıkıldığını duyar, silahını kapıp kapıya dayanır "kim var orada" diye bağırır. Seslere göre merdivenlerden çıkan kişi hemen kapının önünde olmalıdır, babam elinde silahı sessizce kapıyı dinler. Kapıyı açtığında ise orada kimse yoktur.

    İşte bize böyle hikayeler anlatırdı. Hatırlayabildiklerim bunlar. Şimdi o hükümet konağının yerinde bir park varmış. O zamanlar oldukça korktuğumu hatırlıyorum. Kimdi bu Ermeniler? İn miydiler, cin miydiler, neydiler? Üzerlerine çok mistik bir imaj oturtulmuştu, onlardan bahsedildiğinde garip bir hava oluşuyordu, sanki bir masal kahramanı gibiydiler, hayali insanlar, bir zamanlar buradaydılar ama artık yoktular, yoksa gerçekten hayalet ya da uzaylı mıydılar? Benim Ermeni katliamını ilk duymam ve geçen yıllarda da bu konuya artan ilgim böyle gerçekleşmişti işte. İlk kez Çiller "hepimiz Boğazlıyan kaymakamı Kemal Beyiz" dediğinde tekrar aklıma gelmişti bu hikaye. Bir de en son Ergenekon tutukluları "Kemal Bey yürüyüşleri" tertiplediğinde. Evet "suçsuzum" diyordu Kemal Bey. Gerçekten de suçsuzdu bir bakıma. Çünkü o sadece merkezden gelen emirleri uygulamıştı. Ama bu emirleri uygulamayı reddeden ve bu yüzden öldürülen kaymakamlar da vardı.

    İlginç olan, her yörede kulaktan kulağa dolaşan bu tür hikayeler olması. İnsanlar neler olduğunu hatırlıyor, toplumsal bilinçaltı yaşananları biliyor. Şu dere yatağına Ermenileri kesip atmışlar, ya da şu mağarada Ermenileri boğmuşlar ya da şu kuyuya Ermenileri doldurmuşlar gibi yığınla hikaye. Aslında dağa taşa sorsanız bile bu katliamı haykıracaklar neredeyse. Evet Anadolu'da bir hayalet dolaşıyor. Ve bu hayalet varlığını her yerde hissettiriyor, Yozgat'tan, Maraş'a, Urfa'dan Tokat'a, Diyarbakır'dan Trabzon'a, Adana'dan, Bitlis'e, Muş'a, Erzurum'a, Sivas'a, Samsun'a her yerde ama her yerde hissettiriyor.

    Bu mahzun enerjiyi, bu kırılmış insanların mevcudiyetini her yerde hissedebiliyorsunuz, terk edilmiş bir köyde, yıkık bir kilisede, bir taşın üzerindeki yazıda, kırık bir Haçkar parçasında. Anadolu'nun bu öz evlatlarının bir zamanlar yaşadığı bu topraklarda eski bir nağme geliyor kulaklarınıza, onların neşe içinde gülüşlerini duyuyorsunuz bir an, tarlalarında çalışmalarını görüyorsunuz, kiliselerine gidiyorlar, düğün yapıyorlar, yeni doğmuş bir bebeğin ağlaması geliyor kulaklarınıza, öylesine sıradan, öylesine bizden bir halk yaşıyor karşınızda nefes alıyor, esmer, kara kuru, kısa boylu, aynı bizim gibi, aynı senin gibi, benim gibi, tüm dertleri, tasaları, acıları, hüzünleri, neşeleri, kederleriyle, sesleri yankılanıyor gök kubbede, izleri silinemiyor bir türlü, ne kadar çabalansa da, yok edilemiyor.

    Anadolu'nun kanayan yarası bu. Ve bu kanayan yaranın dindirilmesi için geç bile kalındı. Aydınlarımız çok onurlu bir işe imza attılar. Tarih onları takdirle ve minnetle anacaktır. Ve bu özür kampanyası bu huzursuz ruhları biraz olsun huzura erdirecek belki. Anadolu'da soykırıma uğrayan bir tek Ermeniler de değil kuşkusuz. Pontus Rumları, Ege Rumları, Süryaniler, Yezidiler ve Kürdler de unutulmamalıdır. Yok edilen aslında Anadolu'nun kadim halklarıdır, yok edilen Anadolu'nun binlerce yıllık kültürüdür. Yani aslında özür dilemesi gereken o kadar çok şey var ki bu devletin. Ermeni, Pontus, Süryani kırımlarından sonra, Koçgiri, Zilan, Dersim katliamlarından tutun da Varlık Vergisine, 6-7 Eylül olaylarına, Kahramanmaraş, 12 eylül cuntası, Diyarbakır Cezaevi insanlık dışı uygulamalarına, Sivas'a kadar…

    Hemen tabi ki bu özür dileme kampanyasına şiddetli tepkiler yağmaya başladı. Bu aydınların sözde aydınlar olduğundan bahsediliyor ve Türkiye'ye zarar verecekleri söyleniyor. Evet tek korkuları tek kaygıları bu aslında. Gerçek onları zerre kadar ilgilendirmiyor çünkü. Halbuki aydın bir toplumun vicdanıdır ve vicdan öncelikle kendini sorgulama eğilimindedir. Aydının ilgilendiği tek konu gerçektir. Ama diğerlerinin tek ilgilendikleri çıkarlarına bir zarar gelip gelmeyeceğidir.

    Ne olurmuş tazminat talebinde bulunurlarsa. Arkadaşlar "adaletin kestiği parmak acımaz" sözünü sıkça kullananlar sizler değil misiniz? Eğer sen bir halkı yok etme noktasına getirip tüm mal ve mülklerini gasp ettiysen, milli burjuvazini böyle yarattıysan elbette ki bunun bir karşılığı olacaktır. Bunu tabi ki ödemek zorundasın. Bu günahını temizlemek, insanlık ailesinde saygın bir yer edinmek için tabi ki bunu yapacaksın. Almanya da yapmadı mı? Diğer birçok ülke de yapmadı mı? Suçlarını itiraf etmediler mi? Özür dilemediler mi? Tazminat ödemediler mi?

    Ya toprak isterlerse. İşte en büyük fobi bu! Öylesine tabulara mahkum etmişiz ki kendimizi. Özgür düşünce asla yeşeremeyecek bu topraklarda. Efendim şöyle düşünelim bir; sembolik olarak Ani'yi ya da Ağrı Dağı'nı versen ne kaybedersin? İsrail'in bile yerleşimcilerinin beddularını alma pahasına Golan tepelerini terk edebildiği bir ortamda bunu bir jest olarak yapamaz mısın? Bu kadarcık bile kendine güvenin yok mudur? Hayır, sen Echmiadzin'in temeline Ağrı dağından bir tanecik taş koymak için ricada bulunduklarında bile bunu onlara fazla görüyorsun, bir tanecik taş vermekten bile korkuyorsun. Barış için bir taş parçası fazla mı? Hayır, barış için her şey yapılır sen bunu anlayamadın bir türlü. Çünkü barış kültürü senin içine hiçbir zaman yerleşmemişti. Sen hep savaşı kutsadın yücelttin. Toprak savaşarak alınır. Doğrudur, senin savaşmadan aldığın bir toprağın olmadı ki hiç. Senin kendi kurduğun bir şehrin de olmadı. Belki vatanlarını yeterince savunamadıkları için Ermenileri suçluyorsun. Belki de büyükçe bir duvar inşa etmelilerdi aynı Çinlilerin yaptığı gibi. Sen İsa peygamberin öğretilerini de duymadın hiç. Hıristiyan kardeşlerine sorsaydın onlar sana söylerlerdi. Peki Mevlana'yı da mı dinlemedin hiç, yazık.

    Efendim neden özür diliyormuşuz onlar özür dilesinmiş. El insaf! Koskoca bir halkı mağdur etmişsiniz, vatanlarından sürmüşsünüz, özür dilemeniz yetmez, diz çöküp ağlamanız gerekirdi. Alman şansölyesinin Auswichz de diz çöküp ağladığı gibi. Büyük olan sizsiniz, güçlü olan sizsiniz, mağdur eden taraf da sizsiniz. Ama mağdur rolü yapmayı da en iyi siz bilirsiniz. Koskoca bir imparatorluk olmanıza rağmen, halkları yüzyıllarca boyunduruk altında tutmuş olmanıza rağmen nasıl oluyorsa hep mağdur olanlar sizlersiniz ve 80 yıldır bu edebiyat üzerinden beslendiniz. Anlamıyor musunuz, büyüklük yapması gereken, jest yapması gereken, ilk adımı atması gereken sizsiniz. Diğer türlüsünün hiçbir kıymet-i harbiyesi olur muydu acaba? Size de biraz garip gelmiyor mu? Bir tarafta kırık, küskün bir çocuk gibi davranan, duygusal olarak mahvolmuş hatta akli dengesini yitirmiş, tarihe saplanıp kalmış, binlerce yıllık anavatanlarını kaybını hala atlatamamış, dünyanın dört bir yanına saçılmış, travmatize olmuş bir halk, diğer tarafta güçlü, zengin, müreffeh kısacası "altı kuru keyfi yerinde" bir Türkiye, kimin ilk adımı atması gerekir kardeşim? Kimin? Bu acıyı kim yaşıyor ve kim sonsuza kadar yaşayacak; siz mi, onlar mı?

    Efendim Ermeniler vatana ihanet etmiş sürülmeleri haklıymış. Önce sormak gerekir hangi vatana? Kimse Osmanlının tahakkümü altında yaşamak zorunda değildi, hele hele çürümüş, kokuşmuş bir imparatorluğun tahakkümü altında hiç. Ulusal ya da politik mücadele içindeki gruplar bahane edilerek bir halkın toptan imhası haklı çıkarılabilir mi? Yapılan nümayişler, protestolar kısacası bir ulusun hakkını araması yok edilmek için geçerli sebep midir? Bugün PKK bahane edilerek koskoca Kürd halkının yok edilmeye çalışılmasıyla birdir bu. Ama hiçbir şey değişmiyor değil mi? Bugün de aynı şekilde Kürdlerin ulusal kültürel talepleri milyonlarca can ve milyarlarca dolar bedel ödenerek şiddetle bastırılıyor. Ve biliyorum ki o zamanki şartlar olsa ve iletişim bu kadar gelişmiş olmasa Kürdleri de tereddüt etmeden sürmeyi düşünen birçok insan var.

    Asilerin vergi vermemek veya askere gitmemek (ki askere gidenlerin de başına gelenler malum) gibi çeşitli nedenlerle isyan edip dağa çıkması ve komitacılık yapması -ki bunlara Rum, Ermeni, Kürd, Arnavut, Bulgar, Çerkesler dahil olduğu gibi Türkler de dahildir- bu isyan olayları, devlet tarafından devletin gücü ve imkanlarıyla hem de kendi vatandaşlarına karşı yapılmış organize bir soykırımla eşdeğer olabilir mi?

    Şurada çok önemli bir yanıltma yapılmakta, güya Ermeniler 1890larda Taşnak ve Hınçak devrimci örgütlerini kurmuş, bu örgütler ülkede terör estiriyormuş, hatta padişaha suikast bile düzenlemişler. Türk tezlerinde bu argümanlar sıkça kullanılır. Efendim bu çarpıtmadır. O zamanlar İttihat ve Terakki de dahil acaba hangi örgüt Abdülhamid'e karşı mücadele vermiyordu ki? İttihat Terakki, Enver Paşa başta olmak üzere kazan kaldırıp dağa çıkmamış mıydı, takır takır Osmanlı Paşalarını vurmuyorlar mıydı? Hatta Taşnaklarla ittifak yapmamışlar mıydı? Şimdi şu soru sorulabilir; İT madem Taşnaklarla ittifak yapmıştı neden bu soykırım. Onu İttihat ve Terakkinin Türkçü-Turancı ideologlarına sormak lazım. Öncelikle bu bir çıkar işbirliğidir. İttihatçılar Taşnakların neredeyse her şehirde müthiş teşkilatlanmasından çok güzel biçimde yararlandılar. Onlar asıl niyetlerini ve güç ve iktidar arzularını 1909 Adana olayında göstermişlerdi zaten. Birçok kopma noktasına rağmen Taşnaklar yine de umutlarını kesmemişti. Ama Balkanlardaki kayıplardan sonra Anadolu'yu Türklere yurt edinme projesi, Türklere yer açma projesi çoktan yürürlüğe konmuştu, bu projede Anadolu Hıristiyanlarının yeri olamazdı, bu zararlı parazitler aradan temizlenmeli ve Orta Asya bağlantısı açılmalıydı. Sadece Türk ve Müslümanlardan oluşan bir imparatorluk!

    Yoksa bu sorun halledilemez miydi? Ermenilerle masaya oturulamaz mıydı, bir özerklik verilemez miydi? Ne olurdu bir jest yapılıp tarihi Ermenistan olarak bölge tescil edilseydi, bütün bu katliamlar olur muydu, ne olurdu bu "Armenia" denilen bölgede Ermeniler, Türkler ve Kürdler barış içinde yaşamaya devam etseydi? Müslümanların her türlü hakkı olmayacak mıydı, bal gibi olacaktı. Hayır bu bir güç ve iktidar savaşıydı ve güç ve iktidar asla Hıristiyanlara verilemezdi. Türkler de her zaman şu mantık vardır, eğer istiyorsan kan dökerek almalısın. "Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır". Yoksa kimsenin hakkını teslim etmem. Alın işte size kan ve gözyaşı. Bütün bunlara değdi mi?

    Savaşta en az bu kadar sayıda Türk ölmüş onlar için kim özür dileyecekmiş. Efendim öncelikle Osmanlı'nın savaşı başlatan taraf olduğu ve emperyalist ihtirasları uğruna savaşa direkt olarak Rusya'ya saldırarak girdiği neden unutuluyor? Yani şimdi Almanya'nın bütün şehirlerinin, sivillerin yok edilmesi pahasına bombalanması, Almanların çekildiği yerler Polonya, Çekoslovakya, Macaristan'daki Alman azınlığın çektikleri, işbirlikçi olarak addedilerek katliamlara uğramaları, kadınlarının Rus askerleri tarafından tecavüze uğraması Almanya'nın özür dilemesine bir engel midir?

    Efendim Hocalı katliamını yapanlar özür dilemeliymiş. Peki İsrail'in 82'de Sabra ve Şatilla katliamını yapması Yahudilerden özür dilenmesi için bir engel miydi? Yani şimdi bir kısım Ermenilerin ne kadar nefret dolu olduğu ya da bir virüs icat etseler tüm Türkleri yok etmek için kullanacakları bir sır değildir ki. Önemli olan böylesine büyük bir nefretin nasıl oluştuğunun sorgulanmasıdır. Ve sorulması gereken soru şudur; eğer daha önceden özür dilenseydi bu nefret bu boyutlara gelecek miydi?

    Ben diyorum ki gelmeyecekti, sen kucağını açıp özür dilediğin zaman onca nefrete rağmen yelkenleri suya indirip sana bir adım atacaklarından adım gibi eminim. Çünkü insan doğası bunu gerektirir. Onların bu nefretinin sebebi Türklerden adam olmayacağına dair bir önyargılarının olması, Türklerin burnundan kıl aldırmayan, Nuh deyip peygamber demeyen, kendini hep haklı gören ve her şeyde hak iddia eden, yayılmacı, tahakkümcü ve baskıcı bir topluluk olduğunu düşünmeleri ve umutlarını tamamen yitirmiş olmaları.

    Argümanlardan biri de şudur, Hıristiyan azınlıklar işgalde işgalcilere kucak açmış, onları çiçeklerle karşılamışlar. Neden olmasın ki? Hıristiyan kardeşleri kendilerini boyunduruktan kurtarmaya gelmiş. Ne yapacaklardı yani? Yani bir düşünsenize Türk ordusu Kosova'da nasıl kurtarıcı gibi karşılanıyor. Ya da Türk ordusu Kerkük'e girse Türkmenler nasıl karşılardı? Neden hep tek taraflı düşünülüyor?

    Hiçbir Hıristiyan ulus Müslüman bir devletin boyunduruğu altında yaşamak istemez, eğer bu ülke 1908 devriminden sonra demokratikleşebilseydi bunlar olur muydu zannediyorsunuz? Müslümanlar hakim sınıf olma iddialarından asla vazgeçmediler ki. Metazori bir takım reformlar göstermelikten öteye gitmedi ki. Adana'daki büyük kırım neden gerçekleşti sanıyorsunuz? Müslümanlar Hıristiyanların kendileriyle aynı haklara sahip olmalarını, başı dik yürümelerini içlerine sindirebildiler mi sanıyorsunuz? E siz hani yobazlığa karşı savaşan laiklerdiniz? Neden söz konusu Ermeniler olunca Anadolu'daki bu tutucu, yobaz, tahakkümcü yapılanmaya karşı duyarsız kalıyorsunuz? Hani mahalle baskısı diye yaygarayı koparıyordunuz? Anadolu'da Hıristiyan olmayı düşünsenize bir. Gavur diye aşağılandığınızı.

    Yani bu sistemi, güya Atatürk yıkınca kahraman oluyor, devrimci oluyor da, bu düzene karşı isyan eden ve artık kendi yollarını çizmek ve kendini idare etmeyi isteyen, Osmanlı'nın geri kalmışlığından kendini sıyırmak isteyen, artık kendilerini geri bırakan bu düzenden kurtulmak isteyen, yani devrim yapmak isteyen Anadolu'nun batıya dönük yüzü Ermeniler Osmanlı'ya bayrak açınca tu kaka oluyor? Yine çifte standart. Müslümanlarla, Hıristiyanlar asla eşit olmadı ki bu topraklarda. Onların zımmiliği hiç değişmedi ki. Anadoluda'ki haksızlık, adaletsizlik hiç giderilmedi ki. Ağaların, paşaların hükümranlığı, zorbalığı hiç son bulmadı ki. Hıristiyanın gırtlağına bas malını al, haraca kes gıkını çıkartamasın, seni mahkemeye bile götüremesin. Siz bir Müslüman, Ermeni'den mal satın aldığında eğer lütfederse parasını ödediğini keyfi istemezse ödemediğini biliyor muydunuz? Siz her şey güllük gülistanlık mıydı zannediyorsunuz? Ermeni ulusal hareketi nasıl çıktı sanıyorsunuz? Ermenilerin şahitliklerinin bile kabul göremediği, silah bulundurmalarının, ata binmelerinin yasak olduğu bir ortamda ezilen bir ulusun mücadelesi olarak doğmadı mı? Peki reformlar Pan-İslamist Abdülhamid'in baskı sistemi sayesinde hep engellenmedi mi? Hamidiye alaylarının keyfi zorbalığıyla köyler haraca kesilmedi mi, mal mülk gasp edilmedi mi, kadınlar kızlar dağa kaldırılmadı mı? 1890larda 300.000 Ermeni katledilmedi mi? 1908 devrimi bir kandırmacadan, göz boyamadan ibaret kalmadı mı? İttihat ve Terakki göstermelik vaatlerini hep sürüncemede bırakmadı mı? Hangi ulus bunlara sessiz kalabilirdi? Hem hiçbir şey olmasa bile ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı baki değil midir? Hiç onlara soruldu mu? Demokratik talepleri yerine getirildi mi? Hiç eşitlik tam olarak sağlandı mı? Müslüman bir padişahın olduğu ve Müslümanların hakim sınıf olduğu ülkede eşitlikten nasıl bahsedilebilirdi ki? Çok-kültürlü bir coğrafyada Hıristiyan bir başbakan ya da devlet başkanı olabilir miydi zaten? Padişah zaten olamazlardı da.

    Peki siz Bizans tahtına oturan Ermeni imparatorlar olduğunu biliyor muydunuz? Türk tezlerini savunanların temel tezlerinden birinin Türkler Anadolu'ya girdiğinde Ermenilerin Bizans hakimiyeti altında yaşadıkları ve Ermenistan topraklarının aslında Bizanslılardan alındıklarıdır. Ayrıca Ermenilerin Bizanslılardan hep dinsel baskı gördüklerini söylerler ve güya Ermenileri kurtarma pozisyonundadırlar. Yani bu duruma göre Ermeniler Türklerin kendi topraklarını işgal ettiğini söylememeli, bağımsızlıkları için de Türklere karşı savaşmamalıdırlar, onlar zaten hep köleydiler ve öyle kalmalılardı. Hiç öyle şey olur mu? Bir ulus 1000 sene esaret altında da yaşasa üzerindeki boyunduruğa karşı savaşmaz mı hiç? Yani Türkler bunu yapmaz mıydı? Ulusal bağımısızlığın ne demek olduğunu çok iyi bilen sizler neden Ermeniler'in ulusal mücadelelerine anlayışla yaklaşamıyorsunuz? Hani milli mücadele, hani bağımsızlık değerleriniz, başkası isteyince yanlış mı oluyor? Hani "ya istiklal ya ölüm" şiarınız? Hani milletlerin kendi kaderini tayin hakkı? Nasıl çifte standart bu? Araplar arkadan vurur haindir, Bulgarlar haindir, Yunanlılar haindir, Sırplar, Romenler, Arnavutlar haindir, Ermeniler haindir, Kürdler haindir. Sizce de bir yanlışlık yok mu bu işte?

    Ermeniler nispeten çok rahat yaşıyorlarmış, zenginleşmişler. Yani hizmet sektöründe, zanaatte başarılı olmaları, becerili olmaları onların suçu mu? Türklerin bu sektörleri tercih etmeyip memurluğu, yöneticiliği tercih etmeleri onların suçu mu? Sonuçta bütün hepsini ellerinden almadınız mı? Onlar ne kadar eğreti yaşadıklarını bilmiyorlar mıydı sanki? Bir gün özgürlükleri pahasına tüm edindiklerini geri vereceklerini? Çünkü hiçbir zenginlik, özgürlük kadar kıymetli değildir. Yahu insaf edin, ne kadar rahat yaşasınlarsa yaşasınlar (ki anadolu'da durum hiç de öyle değildir, yoksulluk, cehalet, adaletsizlik diz boyudur ve ulusal bir erozyon, bir yok oluş söz konusudur) yani tasavvur edin Türkler bin sene İngiliz mandasında yaşasa ve nispeten barış içinde yaşasa dahi günün birinde bağımsızlıkları için savaşmayacaklar mıdır, bu tür talepleri olmayacak mıdır? Yani bu kadar mı empati yoksunusunuz?

    Ayrıca unutulan bir şey vardır. Bizans'da dahi Doğu Anadolu bölgesi "Armenia" olarak geçmektedir ve Armenia krallıklarının veya prensliklerinin Bizans himayesinde olarak her zaman bir tür özerklikleri olmuştur yani Ermeni kralları yine Bizans çatısı altında hüküm sürmüşlerdir. Zaten Roma'dan beri Roma'nın bir eyaleti konumundadır Armenia. Yani ne kadar dinsel çatışma olursa olsun Armenia, Armenia'dır. Örneğin Vaspurakan kralı Senekerim artan Müslüman saldırıları sonucu Bizans imparatorundan izin alarak krallığını Sivas'a taşımıştır. Yani Selçuklular Ani'de taş taş üstünde bırakmadığı zaman orası bir Ermeni şehridir. Ya da bir Malatya kalesi ele geçirildiği zaman orası Ermenilerin koruduğu bir kaledir, Malatya halkı Ermenidir yani Ermeni coğrafyasıdır orası. Yani o toprakların kimliği değişmemiştir Roma'dan beri Armenia olarak kabul görmüştür, Pers istilasında öyle kabul edilmiştir, Arab istilasında bölge Ermeniyye olarak adlandırılmıştır. Yani şöyle bakarsak m.s. 66 yılında Büyük Tigran, Dikranakerd kalesini Romalılara karşı savunurken bir Armenia ülkesi vardır ve bu dönemde ne İngiliz ulusu, ne Alman ulusu, ne Fransız ulusu ne de Türk ulusu vardır tarih sahnesinde. Yani bu kadar köklü bir geçmişe sahip bir halkın ulusal taleplerine duyarsız kalanların hatası büyüktür, tavırları ikiyüzlüdür. Yani bu ulus onore edilerek kazanılabilirdi, madem Millet-i Sadıka'ydı ve öyleydiler, ulusal kimlikleri sahiplenilerek ve demokratik talepleri karşılanarak çok güzel kazanılabilirlerdi ama bu tercih edilmedi. Neden? Kürdistanı Kürdistan olarak Lazistanı Lazistan olarak kabul eden Osmanlı neden iş Hıristiyanlara gelince onların vatanlarını tescil etmedi? Demek "Sadık"tan maksat kölelikmiş, hep köle ve hizmetçi olarak görülmüşler.

    Ermeniler kendilerine "Hay" ülkelerine "Hayasdan" derler. Aslında Armenia, yüksek memleket manasına gelmek üzre Asurice Urartu, İbranice Ararat, Aramice Harminyap, Harmeni kelimelerinden türemiş bölgesel bir addır ve bölge için kullanılmasında hiçbir sakınca yoktur. Bugün Trakya dediğimiz bir bölge var. Trakya adını nerden alır bilir misiniz? Traklar denilen bir antik çağ kaviminden. Bugün buraya rahatlıkla Trakya diyebilmemizin sebebi artık Trakların var olmaması ve bizden toprak talep edemeyecek olmalarıdır. Tarih boyunca da Armenia denilen Doğu Anadolu bölgemize Armenia diyemememiz sırf bu sebepledir. Bundan korkuyoruz, bundan gocunuyoruz işte. Ama bugün İran, Batı Azerbaycan adlı bir eyaleti olmasından gocunmuyor.

    Peki Türk Tarih Kurumu tarafından neden Ani şehrinin kurucuları; bir Ermeni hanedanı olan Kamsarakanlar'ı güya Oğuz Türkleri olan Sakaların, -uydurulduğu çok belli olan- Kemer-Sakanlı boyuna dayandırılmaya çalışılıyor ki Sakaların Türk olduğu bile tartışmalıdır. Neden Ani'nin adı Anı yapılıyor? Bir acizliğin ifadesi değil mi bu? Bu yamanma çabası neden? Yani Türklerin Anadolu'ya sonradan gelmesinden bir kompleks mi duyuluyor? Neden Ermeni kiliselerini Hıristiyan Türklerin yaptığı söyleniyor, neden Atatürk "Anadolu tarihte Türktü, o halde Türktür ve hep Türk kalacaktır" demiştir ve kendisini bu eksikliğin giderilmesine vakfederek, tarihi direkt olarak çarpıtmaya çalışmış, Yunan, Mısır medeniyetlerinin kökenlerini, hatta bütün dünya dillerinin kökenini Türklere dayandırmaya çalışmıştır? Bu metazori yamama çabaları tarihi iddialarımıza nasıl saygınlık kazandırabilir gülünç olmaktan öte? Yani biz, Türklerin tarihi tezlerine nasıl saygı duyabiliriz bunca deformasyondan ve maniplasyondan sonra? Onlara nasıl güvenebiliriz? Kısacası tarihi nasıl tarihçilere bırakabiliriz? Atatürk Adana konuşmasında neden "Ermenilerin bu vatanda hiçbir hakkı yoktur" demiştir?

    Bunca yalanı kaldırır mı bu topraklar? Bir yerden patlak vermez mi? Gerçeğin üstünü örtebilir misiniz? Bir ülke bir yalan üstüne kurulu olarak ne kadar yaşayabilir, büyük bir haksızlık üstüne ne kadar mevcudiyetini sürdürebilir? Bu günah çıkarma olmazsa bu ülke nasıl arınabilir nasıl düzlüğe çıkabilir? Bu delilikten bu akıl hastalığından nasıl kurtulabilir? Cevap vereyim kurtulamaz. Şöyle bir söz vardır "kendine yalan söylemeye başladığında deliliğin kapılarını aralamış olursun".

    İşte yaşadığımız delilik budur. 80 yıldır süren artık paranoid-şizofren hale gelmiş herkese şüpheyle bakan, kendinin dört bir yandan kuşatılmış hisseden, herkesi düşman gören, kendini yalnızlaştırmış dünyadan tecrit etmiş, bir türlü insanlık ailesinin bir üyesi olamayan bu ülkenin durumu budur. Bunların bütün sebebi, bilinçaltına yerleşmiş, bir türlü yüzleşemediğimiz ve yüzleşmekten kaçtığımız daha da diplere ittiğimiz bu insanlık suçudur. Bu, hırsızın bir gün çaldığı malların ellerinden alınacağı korkusuna benzer. Nitekim cumhuriyetin kuruluşunda da böyle olmuştur. Bu yağmadan payını alan ne kadar kodaman, ağa, paşa ve İttihat Terakki ileri geleni varsa yargılanma korkusuyla Anadolu mücadelesine katılmış ve cumhuriyetin ilk kadrolarında kendilerine yer edinmişlerdir. Bu suç böylece sahiplenilmiştir. Yani Atatürk neden Ermeni Soykırım suçlularının ailelerine maaş bağlatmıştır, onlara neden Ermenilerden kalan evleri tahsis etmiştir?

    Şimdi resmi tezi savunanlar hep şu argümana sarılıyorlar; Ermeniler azınlıktı. Ben de diyorum ki "hayır azınlık değillerdi". Kürdler bilhassa Ermenistan coğrafyasının içlerine doğru serpiştirilmekle birlikte yine de azınlık değillerdi. Şöyle söylersek 1.dünya savaşı başlangıcında 10 milyonluk bir Anadolu nüfusundan bahsedilmektedir. Bunun 1,5 milyonun Ermeni olduğundan bahsedersek ki İmparatorluk genelinde de 2 milyondur, Ege'de 1,5 milyon Rum, Karadeniz'de 1 milyon kadar Rum vardır, Süryanilerin ise 500.000-700.000 arası olduğundan bahsedilir, toplamda 5 milyona yakın bir Hıristiyan nüfus vardır. Yani neredeyse Anadolu'nun yarıya yakını. Peki bu insanlar ne olacaktı? Pekala bunlara bir takım ulusal haklar verilebilir, bir yerde toplanabilirlerdi, örneğin Ermenilere doğuda bir tür özerklik verilerek o coğrafyadaki Rum, Süryani ve diğer Hıristiyan unsurlar bir araya toplanabilir ve bu uluslar kazanılabilirdi. Ya da çok kültürlü-demokratik bir toplum. Yani her şey diyalog yoluyla çözümlenebilirdi aslında. Yani şiddete giden yolda kaç tane diyalog fırsatı harcanmıştır, bunlar hiç sorgulandı mı? Yani yapılması gereken tam da buydu aslında. Diğer seçenek doğal olmayan seçimdi ve sonuçlarının korkunç olması kaçınılmazdı. Çünkü siz Anadolu'nun doğal dokusunu bozuyorsunuz, bu kadar zorlama bir yaklaşım da ancak soykırımla mümkün olabilirdi başka türlü değil.

    Devlet eliyle en ince ayrıntısına kadar planlanmış ve yürütülmüş bir soykırım. Harp bahanesiyle, tehcir kisvesi altında organize edilen bir insanlık suçu. Hem de cepheyle hiç alakası olmayan Edirne, Tekirdağ, Çanakkale, İzmit, Kütahya, Eskişehir, İzmir, vs gibi alakasız bölgelerin Ermenilerini de kapsayan bir organizasyon. Peki dağlardaki çetelere ne oldu; hiçbirşey. Kimler cezalandırıldı, kimler yollara düşürüldü; kadınlar, çocuklar, yaşlılar. Peki neden? Bunlar evlerinde bırakılsalardı ne olacaktı; hiçbirşey. Amaç başkaydı, onların hiç geri dönmemesi üzerine planlanmıştı. Evlerine hemen diğer göçmenler yerleştiriliyordu. Nüfuslarının belli bir orana; makul bir oran olan yüzde beş gibi bir rakama düşürülmesi hedefleniyordu. Bahaeddin Şakir Anadolu'yu adım adım gezerek tehciri denetliyor talimatlarını yağdırıyordu. Bu insanlık suçuna ortak olmak istemeyen onurlu insanlar öldürülüyordu zaten Ermenileri koruyanların evinin önünde asılacağı söylenmişti. Üstüne üstlük fetvalar çıkarılıyor halka Ermeni malları ve canlarının onlara helal olduğu şeklinde bir kışkırtma yapılıyordu.

    Teşkilatı Mahsusa'nın gizli birlikleri güzergahlar üzerine yerleştirilmiş, gelen konvoylara eşkıya saldırmış süsü veriliyordu, jandarma müdahale etmiyordu. Bu iş için hapishanelerde ne kadar cinayet, tecavüz suçlusu varsa serbest bırakılmış Teşkilat-ı Mahsusa saflarına katılmıştı. Dere yatakları, uçurumlar, mağaralar, kuyular, masumların cesetleriyle dolmuştu. Halk ölüme gittiklerini çok iyi bildikleri bu grupların üstüne bala üşüşen sinekler gibi üşüşüp neleri varsa almaya çalışıyorlardı, üstlerine diktikleri altından, ellerindeki varsa üç kuruş paradan, bir kuru ekmekten, elbiselerine, ayakkabılarına kadar. Bir kuru ekmek bile çok görüldü onlara. Ya çocuklar? Yazıktı, günahtı, onlar iş gücüydü, onlar sermayeydi, onları aldılar, paylaştılar. Ya güzel kadınlar? Onlara pek yazıktı! Onları paylaşamıyorlardı! Küçük haremlerine ne de güzel yakışırlardı?

    Tam bir çılgınlık yaşanıyordu, herkes bu ganimete üşüşmüştü, batan geminin mallarıydı bunlar, kapanın elinde kalıyordu. Acaba bir ulus için bundan daha büyük bir trajedi var mıdır? Bir halk bunun intikamı için yaşamaz mı? Hem de sonsuza kadar yaşar. Aslında bir özrün asla yetmeyeceğini hep söylüyorum. Çok daha fazlası, çok daha fazlası. Hatta ne yapabiliyorsak o. Elimizden ne geliyorsa. Gerekiyorsa başımızın üstünde taşımak. Ama önce kendimizi onların yerine koymak. Biz hiç yaşamadık bilmiyoruz, çünkü biz göçebe bir toplumduk, bir yerde 3000 yıl oturmak nedir bilmiyoruz, işte bizim sorunumuz bu. Bunu anlayabildiğinizde, yani Ararat'ı taparcasına seven bir halk için ona uzaktan bakmak nedir anlayabildiğinizde bu topraklardan başka vatan bilmemiş bir ulusun bu topraklardan kovulduklarında yaşadıklarını hissedebildiğinizde bitecek her şey.

    Aslında bunu artık anlayabilirsiniz 500 küsur seneden sonra. Örneğin İstanbul'dan halk olarak sürüldüğünüzü düşünün, dünyanın dört bir yanına dağıldığınızı. Artık ne o Boğaz'ın nefis manzarası, ne Bebek, Emirgan, ne Taksim, Kadıköy, Beşiktaş, Üsküdar vardır, artık o şehir hatları vapuruna binip martılara simit atmak hayallerinizde kalmıştır, Adalar, Kız kulesi, Boğaz'a karşı oturup rakı balık muhabbeti, Eminönü meydanında güvercinlere yem attığınız günler, Kapalıçarşı, Sultanahmet camii, Topkapı sarayı, Mecidiyeköy'de ilk işinizi kurduğunuz yer, Aksaray'da oturduğunuz ilk ev, çocuklarınızı gezmeye götürdüğünüz park, gittiğiniz ilkokul, sevgilinizle ilk defa el ele tutuştuğunuz Çamlıca tepesi, bunlar yoktur artık, İstanbul yoktur! Ve siz bu anılarınızla dünyanın öbür ucuna gidersiniz bir daha dönmemecesine, kalbiniz burada kalmıştır, sevgiliniz başkasına yar olmuştur, düşünürsünüz, ağlarsınız ve ağlarsınız ve bu acı ve özlem ile ölürsünüz. Bunu bir düşünün. Bunu bir hissedin. Bunu hissettiğinizde, işte o zaman diyeceksiniz ki "alın hepsi sizin olsun, siz daha çok hak ediyorsunuz çünkü". Ama bunu dediğinizde onlar da demeyecek ki "evet siz defolun hepsi bizim olsun", işte bunu dediğinizde "hayır bir yere gitmeyin, hep beraber barış içinde yaşayalım" diyecekler. Hep dedim, mesele yalnızca soykırım meselesi değildir sadece kendini bildin bileli vatanım dediğin toprakları kaybetmenin travmasıdır. Ve bu travma hiçbir şekilde tamir edilemez dostlarım.

    Evet ben özür diliyorum, hem de köküne kadar özür diliyorum. Sonradan göçmen olarak Kafkasya'dan geldiğim bu topraklarda hem onların köyüne yerleşip hem de onların gidişine sesiz kalan, mallarına mülklerine konan atalarım için. Dağdan gelip bağdakini kovduğum için. Onların gitmesiyle bu topraklar ruhunu kaybettiği ve gitgide daha çok çoraklaştığı için. Aslında tanımak için yeterince uğraşmadığımız bu coğrafyanın üzerine diktiğimiz eğreti köksüz kültür için. Kiliselerin havaya uçurduğum, manastırlarını yıktığım için onlardan kalan her izi silmeye çalıştığım için, onlardan kalan köy, kasaba, şehir, dağ, nehir, ova, ırmak, nehir isimlerinin bile kökünü bilmediğim için, dilimize giren Ermenice kelimelerden, kültürüme giren Ermeni yemeklerinden, Ermeni adetlerinden habersiz olduğum için, bu topraklara bu kadar yabancı olduğum için iki kelime Ermenice, Kürdçe, Yunanca bilmediğim için, ama onlar benim dilimi konuşabildiği için utanıyorum. Şu anda Anadolu'da bir tek Ermeni köyü olmadığı için utanıyorum(Vakıflı sayılmaz çünkü 1939'a kadar Türkiye sınırlarında değildi). Bugün Mısır'ın yüzde 10'u Hıristiyanken ki bu 7,5 milyon kişi eder ve Suriye'nin yine yüzde 10'u Hıristiyanken bu da 2 milyon kişi eder, ben bu ülkedeki Hıristiyan oranının yüzde 0,01 olmasından ve her gün Hıristiyanların kaçırtılmaya çalışılmasından dolayı özür diliyorum.

    İşte Anadolu'da bir hayalet dolaşıyor ve bu soykırıma maruz kalmış masumların hayaletidir, Anadolu'nun sessiz çoğunluğunun çığlığıdır. Bunlar bir tek Ermenistan'da yaşayan Ermenilerin ataları değildir. Bunlar Rumu, Kürdü, Süryanisi, Keldanisi, Nesturisi, Ezidisi, Kızılbaşı ile bu toprakların insanlarıdır, onlar aslında Anadolu'dur. Ve bu ruhların huzura kavuşması için ben diz çöküyorum. Bu topraklardaki lanetin kalkması için özür diliyorum, artık bu toprakların huzura ermesi ve barışın gelmesi için özür diliyorum. Özür dilemekle de kalmıyorum, bugün bütün dünyaya saçılmış ama Anadolu'dan başka vatanları olmayan bu Anadolu'nun öz evlatlarına Ermenilere, Rumlara, Süryanilere kucak açıyorum ve onları vatanlarına davet ediyorum. "Buyrun gelin" diyorum, "vatanınıza hoş geldiniz", bu boş, çorak, verimsiz, lanetlenmiş, hayaletli topraklara geri dönün ki bu toprakların kanı ve canı geri gelsin, ruhu geri dönsün. Bunu insaniyet namına yapıyorum. Boynumun borcu bu. Özür dilemekten çok daha fazlası gerek çünkü…

    Kaynak:Nasname

    Anadolu'da Bir Hayalet Dolaşıyor...Tolga Eren

    Tolga Eren : Un fantôme se balade en Anatolie

    Un fantôme se balade en Anatolie. C'est le fantôme des innocents qui ont subi le génocide, c'est le cri de la majorité silencieuse de l'Anatolie. Ils ne sont pas seulement les ancêtres des Arméniens vivant en Arménie. Ce sont les Grecs, les Kurdes, les Assyriens, les Chaldéens, les Nestoriens, les Yezidis, les Alevis, ce sont les habitants de ces terres. En vérité, ils sont l'Anatolie. Et pour que ces âmes se reposent en paix, je m'agenouille. Je présente mes excuses pour que la malédiction se lève, pour que ces terres retrouvent la sérénité et la paix. Je ne me contente pas de présenter des excuses, j'ouvre mes bras à ceux qui sont dispersés partout dans le monde mais qui n'ont pas d'autre patrie que l'Anatolie, aux vrais enfants de l'Anatolie les Arméniens, les Grecs et les Assyriens et je les invite dans leur pays d'origine. Je leur dis "venez s'il vous plait", "Bienvenue dans votre pays d'origine ", revenez sur ces territoires vides, déserts, maudits, visités par des fantômes, pour que cette terre retrouve sa vitalité et son âme. Je fais cela au nom de l'humanité. J'en suis redevable. Car il faut plus que la demande d'excuses…

    En réponse à ceux qui demandent "pourquoi demandons-nous des excuses ?" : une demande d'excuses n'est pas suffisante, vous devez vous agenouiller et pleurer.

    Nous étions de jeunes enfants, lors des réunions familliales, mon père la racontait, et tout le monde autour de lui aussi. C'était une histoire de fantômes. Mon père avait été affecté à Yozgat Bogazliyan, pour sa première mission en tant que jeune lieutenant. D'après ce qu'il racontait, il travaillait à l'Hôtel de Ville et les nuits il était souvent de garde tout seul dans ce vieux bâtiment sinistre. Dès son arrivée, il avait entendu des récits et des légendes populaires. Au début il s'était dit que les soldats lui racontaient ces histoires pour lui faire peur. Selon eux, son prédécesseur avait perdu la raison.

    Mon père racontait ces histoires de la façon suivante : on savait déjà qu'en 1915 dans ce lieu même, un grand massacre des Arméniens avait eu lieu. Le sous-sol de l'Hôtel de Ville était rempli de terre. Selon les récits, les Arméniens assassinés devaient y être enterrés. Toujours selon les récits, il se passait des choses étranges dans ce bâtiment. Par exemple, dans une pièce où les chaises et les tables étaient rangées la nuit, les soldats trouvaient le lendemain matin la pièce dans un désordre total.

    Ou encore le portail de l'Hôtel de Ville, qui d'habitude ne pouvait être ouvert que par 10 soldats et avec beaucoup de difficulté, s'ouvrait et se fermait bruyamment au milieu de la nuit. Une nuit, lors de sa garde, mon père a entendu des pas qui montaient et descendaient bruyamment les escaliers menant à son bureau, il a pris son arme et a crié derrière la porte « qui est là ? ». D'après la résonance des bruits, la personne qui était montée devait se trouver juste derrière la porte. Mon père a écouté silencieusement à la porte. Lorsqu'il a ouvert la porte, il n'y avait personne.

    Voilà le genre d'histoires qu'il nous racontait. Celles dont je me souviens. Il paraît qu'aujourd'hui, à la place de ce bâtiment, il y a un parc. Je me rappelle qu'à l'époque j'avais très peur. Qui étaient ces Arméniens ? Des créatures fantastiques, des djinns, qui étaient-ils ? Une image très mystique était collée aux Arméniens, lorsqu'on parlait d'eux, une étrange ambiance s'installait, ils étaient comme des héros de contes fantastiques, des êtres imaginaires. Il fût un temps où ils étaient là mais ils n'y étaient plus, étaient-ils vraiment des fantômes ou des extraterrestres ? Voilà comment j'ai pris connaissance, la première fois, des massacres des Arméniens et comment durant les années suivantes, mon intérêt croissant sur la question s'est développé. La première fois, lorsque Ciller (Nota CVAN : femme Premier ministre turc) avait dit "Nous sommes tous Kemal Bey, le préfet de Bogazliyan", je me suis rappelé cette histoire. Et la dernière fois, lorsque les détenus de l'affaire Ergenekon avaient organisé des manifestations intitulées « Les marches de Kemal Bey ». Oui, Kemal Bey disant « je suis innocent ». En quelque sorte, il était vraiment innocent. Car il avait simplement appliqué les ordres venus du centre. Seulement, il y avait aussi des préfets qui avaient refusé d'appliquer les ordres et ils avaient été exécutés à cause de leur désobéissance.

    Ce qui est intéressant, c'est qu'il existe un peu dans chaque région des histoires semblables transmises de bouche à oreille. Les hommes se rappellent ce qui s'est passé, le subconscient populaire connaît les événements vécus. Les Arméniens découpés ont été jetés dans ce lit de rivière, ou bien dans cette caverne, les Arméniens ont été égorgés, ou encore ce puits est rempli d'Arméniens. Plein d'histoires de ce genre. En vérité, si vous posez la question aux champs et aux montagnes, ils vont hurler ce massacre. Oui, un fantôme se balade en Anatolie. Et ce fantôme se fait ressentir partout, de Yozgat à Marache, d'Urfa à Tokat, de Diyarbakir à Trabzon, d'Adana à Bitlis, à Mouche, à Erzurum, à Sivas, à Samsun partout. Mais partout, il fait sentir son existence.

    Vous pouvez partout ressentir cette triste énergie, l'existence de ces hommes victimes d'un carnage, dans un village abandonné, dans une église en ruine, sur une pierre gravée, sur un morceau de khatchkar brisé. Sur ces terres où ses propres enfants vivaient il y a longtemps, vous entendez une mélodie ancienne ; l'espace d'un instant vous entendez leurs rires pleins de joie, vous les voyez travailler dans les champs, ils vont dans leurs églises, ils célèbrent leurs mariages, vous entendez les pleurs des nouveaux-nés, des gens simples, un peuple qui nous ressemble ; ils respirent, bruns, minces, petits de taille, exactement comme nous, exactement comme toi et comme moi, leurs soucis, leurs préoccupations, leurs souffrances, leurs tristesses, leurs joies, leurs voix résonnent sous la coupole du ciel, leurs traces ne s'effacent pas, tous les efforts sont vains : les traces ne peuvent pas disparaître.

    C'est la plaie saignante de l'Anatolie. Et on est déjà en retard pour soulager cette plaie saignante. Nos intellectuels ont signé en-dessous d'une œuvre honorable. L'histoire va parler d'eux avec reconnaissance et respect. Et cette campagne va peut-être rendre un petit peu de paix aux âmes. Les Arméniens ne sont sans doute pas les seuls à avoir subi un génocide en Anatolie. Les Grecs Pontiques, les Grecs Egéens, les Assyriens, les Yezidis, les Kurdes ne doivent pas être oubliés. La vérité est que ce sont les antiques peuples anatoliens qui ont été éliminés, ce qui est éliminé, c'est la culture millénaire anatolienne. En fait, cet Etat a tellement de choses pour lesquelles il doit demander pardon. Après les massacres d'Arméniens, de Pontes et d'Assyriens, en commençant par les massacres du Dersim, de Zilan, jusqu'à l'impôt sur les biens, les événements des 6-7 septembre, de Kahramanmaras, le putsch du 12 septembre, les traitements inhumains dans la prison de Diyarbakir, et Sivas…

    Bien entendu, les réactions virulentes n'ont pas tardé après cette campagne de signatures. On dit que ces intellectuels sont des 'soi-disant intellectuels' et qu'ils vont nuire aux intérêts de la Turquie. Oui, en vérité c'est leur seule préoccupation, leur seule crainte. Car ils n'ont pas le moindre intérêt pour la vérité. Alors que l'intellectuel représente la conscience de la société, et que la conscience pousse, avant tout, à s'interroger soi-même. L'intellectuel s'intéresse seulement à la vérité. Mais les autres se posent uniquement la question de savoir si leur intérêt va être atteint ou non.

    Que se passe-t-il s'ils réclament des dédommagements ? Mes amis, n'utilisez-vous pas fréquemment l'expression "le doigt coupé par la justice ne fait pas souffrir" ? Si tu as emmené un peuple jusqu'au point de sa disparition et tu t'es approprié par usurpation tout ce qu'il possédait, si tu as créé ta bourgeoisie nationale de cette manière, il y aura sûrement un prix à payer à cela. Evidemment tu dois le payer. Payer pour tes pêchés, afin d'obtenir une place digne dans les rangs de l'humanité, tu vas le faire bien entendu. L'Allemagne ne l'a-t-elle pas fait ? De nombreux autres ne l'ont-ils pas fait ? N'ont-ils pas avoué leurs crimes ? N'ont-ils pas présenté leurs excuses ? N'ont-ils pas payé des indemnités ?

    Et s'ils demandaient des terres ? Ça, c'est la plus grande phobie ! Qu'est-ce que nous sommes enfermés dans les tabous ! La pensée libre ne pourra jamais fleurir sur ces terres. Alors réfléchissons un instant, si tu donnais symboliquement Ani ou bien le mont Ararat, qu'est-ce que tu perdrais ? Ne peux-tu pas faire ce geste de bonne volonté en ces jours où même Israël fait bouger ses colons du Golan malgré les anathèmes des gens déplacés ? N'as-tu vraiment pas du tout confiance en toi-même ? Non, ils n'étaient même pas dignes d'une pierre : lorsqu'ils ont supplié pour avoir une seule pierre de l'Ararat et la mettre dans les fondations d'Echmiadzine, tu l'as refusée, pour toi : tu as peur de ne donner ne serait-ce qu'une seule pierre. Au nom de la paix, une seule pierre est-elle de trop ? Non, au nom de la paix, tout peut être fait, mais tu ne l'as toujours pas compris. Car la culture de la paix n'a jamais germé chez toi. Tu as toujours sanctifié la guerre, tu l'as érigée sur la stèle. La terre se mérite en faisant la guerre. C'est vrai, car tu n'as jamais possédé une terre sans faire la guerre. Tu n'as jamais eu une ville que tu avais créée toi-même, non plus. Peut-être, accuses-tu les Arméniens parce qu'ils n'ont pas suffisamment pu défendre leur patrie ? Peut-être le leur reproches-tu car ils n'avaient pas construit de muraille comme les Chinois l'ont fait. Toi, tu n'as jamais écouté les leçons de Jésus non plus. Si tu avais demandé à tes frères chrétiens, ils te l'auraient expliqué. Tu n'as même pas entendu les paroles de Mevlana, dommage.

    Vous dites, pourquoi devons-nous faire des excuses, c'est à eux de s'excuser. Ayez pitié ! Vous faites endurer une telle privation à un grand peuple, vous le chassez de sa patrie, il ne suffit pas de s'excuser, vous devriez vous agenouiller et pleurer. Tout comme le chancelier allemand qui s'est agenouillé et a pleuré à Auschwichtz. C'est vous qui êtes plus forts, plus grands et vous êtes ceux qui leur infligez des souffrances. Mais c'est toujours vous qui savez le mieux jouer le rôle de la victime. Malgré le fait que vous soyez un grand empire, malgré le fait que durant des siècles, les peuples ont été oppressés par vous, on ne sait pas comment ça se fait mais c'est toujours vous qui êtes la victime, et depuis 80 ans, vous vous êtes nourris de cette littérature. Ne comprenez-vous pas que c'est à vous de vous montrer grand, de faire le bon geste, de faire le premier pas ? Peut-on envisager une autre façon ? Est-ce que cela aurait une valeur ? Cela ne vous semble pas un peu étrange ? D'un côté, un peuple qui se comporte comme un enfant cassé, malheureux, usé psychologiquement, qui a, voire même, perdu son équilibre mental, planté dans l'histoire, toujours pas guéri de la perte de sa patrie millénaire, dispersé partout dans le monde, un peuple traumatisé, de l'autre côté une Turquie forte, riche, prospère, autrement dit : « qui a le gîte et le couvert alors qui est contente ». Qui doit faire le premier pas mon frère ? Qui ? Qui souffre de cette douleur et qui va la vivre éternellement, vous ou eux ?

    Vous dites, les Arméniens ont trahi la patrie alors ils ont mérité la déportation. Il faut d'abord poser la question : quelle patrie ? Personne n'était obligé de vivre sous la tyrannie ottomane, surtout pas sous la tyrannie d'un empire pourri, dégénéré. Peut-on justifier l'anéantissement d'un peuple entier en prétextant l'existence de groupes menant des combats politiques ou des combats nationaux ? Les manifestations, les protestations, la recherche de la justice et des droits d'un peuple, sont-elles des raisons suffisantes pour le faire disparaître ? Cela ressemble aux tentatives d'élimination du peuple kurde en prétextant l'existence du PKK. Mais rien ne change, n'est-ce pas ? Aujourd'hui encore, la réponse donnée aux exigences des Kurdes pour défendre leur culture nationale est l'oppression par la violence au détriment de milliers de vies sacrifiées et en dépensant des millions. Et je connais de nombreuses personnes qui auraient déporté les Kurdes sans la moindre hésitation si les conditions s'y prêtaient et si les moyens de communication n'étaient pas si développés.

    Les actes de révolte des personnes qui refusaient de faire leur service militaire ou de payer des impôts ou qui, pour des raisons diverses, devenaient des maquisards ou des 'Komitaci' - sachant que parmi ces rebelles, on peut trouver des Grecs, des Arméniens, des Kurdes, des Arnavout, des Bulgares, des Tcherkesses et même des Turcs - peuvent-ils être équivalents à un génocide, organisé par un Etat, perpétré contre ses propres citoyens par la force et les moyens d'un Etat ? (Nota CVAN : en turc le mot 'Komitaci', qui vient du mot 'comité' en français, est complètement détourné de son sens de l'époque et aujourd'hui, il est utilisé pour désigner les "traîtres" arméniens qui appartenaient aux partis arméniens Dachnag et Hentchag).

    Sur ce point-là, la vérité est détournée, les Arméniens ont soi-disant créé des organisations révolutionnaires comme les Dachnag et les Hentchag en 1890, ces organisations semaient soi-disant la terreur dans le pays, ils ont même tenté un attentat contre le sultan. Dans les thèses turques, ces arguments sont largement utilisés. Allons, c'est une désinformation. Qui, à commencer par le Comité Union et Progrès, ne menait-il pas à l'époque, de combat contre Abdül Hamid ? Enver Pacha à sa tête, le Comité Union et Progrès ne s'était-il pas révolté et n'avait-il pas pris le maquis dans la clandestinité et ne tuait-il pas des pachas ottomans avec fracas ? Voire même n'avait-il pas fait alliance avec les Dachnags ? On peut donc poser la question suivante : puisque les Unionistes avaient fait alliance avec les Dachnags, pourquoi ce génocide ? Il faut justement poser cette question aux idéologues panturquistes-pantouranistes de l'Union et Progrès.

    Avant tout, c'était une collaboration intéressée. Les Unionistes ont parfaitement utilisé l'extraordinaire organisation des Dachnags dans presque toutes les villes. Ils [les Unionistes] avaient déjà montré leurs vrais buts et leur soif de pouvoir et de domination lors des événements d'Adana en 1909. Malgré plusieurs causes de rupture, les Dachnags n'avaient toujours pas perdu espoir. Mais, après les pertes dans les Balkans, le projet de transformer l'Anatolie en 'pays des Turcs', de dégager des territoires pour les Turcs, était déjà en marche, et dans ce projet il n'y avait pas de place en Anatolie pour les chrétiens; ces parasites nuisibles devaient être écartés et le lien avec l'Asie Centrale devait être établi. Un Empire uniquement constitué de Turcs et de musulmans !

    Ce problème ne pouvait-il pas être résolu ? Ne pouvaient-ils pas se mettre autour d'une table avec les Arméniens, ne pouvaient-ils pas leur donner un Etat autonome ? Que ce serait-il passé s'ils avaient fait un geste et reconnu ces territoires comme étant l'Arménie historique, tous ces massacres auraient-ils eu lieu ? Que ce serait-il passé, si dans cette région appelée « Armenia », les Arméniens, les Kurdes et les Turcs avaient vécu en paix ? Les musulmans n'auraient-ils pas eu toutes sortes de droits ? Bien sûr que si. Mais non, c'était une guerre de pouvoir et d'autorité et le pouvoir et l'autorité ne pouvaient en aucun cas être confiés aux chrétiens. Les Turcs ont toujours cette mentalité : si tu veux obtenir une chose, tu dois l'obtenir en versant ton sang. " La terre n'est une patrie que lorsqu'on meurt pour elle ". Sinon, je ne rends à personne son dû. Nous voilà : du sang et des larmes. Cela en valait-il vraiment la peine ?

    Vous dites, pendant la guerre il y a eu autant de morts turcs, qui va s'excuser pour eux ? Pourquoi oubliez-vous que les Ottomans étaient du côté qui avait commencé la guerre et que pour leurs ambitions impérialistes, ils avaient attaqué directement la Russie ? Le fait que, durant la guerre, toutes les villes allemandes ont été bombardées au prix de l'élimination des civils, que lors du retrait des Allemands en Pologne, en Tchécoslovaquie, en Hongrie, les minorités allemandes ont souffert, les massacres affligés à ces personnes car ils étaient des collabos, leurs femmes violées par les soldats russes, est-ce que tout ceci constitue un obstacle à ce que l'Allemagne présente ses excuses ?

    Vous dites, ceux qui ont commis les massacres de Khodjalou doivent présenter leurs excuses. D'accord, mais le fait qu'İsraël a commis des massacres en 82 à Sabra et Chatila a-t-il été un obstacle pour présenter des excuses aux juifs ? Ce que je veux dire : ce n'est un secret pour personne, qu'une partie des Arméniens est remplie de haine ou que s'ils peuvent inventer un virus, ils l'utiliseraient pour éliminer les Turcs. Ce qui est important, c'est de savoir comment une si grande haine s'est formée ? Et il faut poser la question suivante « Si on s'était excusé plus tôt, cette haine aurait-elle pris cette ampleur ? ».

    Moi je dis que non, je suis persuadé que si tu avais ouvert tes bras et tu avais présenté tes excuses, malgré tant de haine, ils se seraient adoucis et ils auraient fait un pas vers toi. C'est la nature de l'homme. Une des raisons de leur haine est la conviction et le préjugé que les Turcs ne seront jamais dignes de cette maturité. Ils pensent que les Turcs sont des gens arrogants, têtus, pensant toujours avoir raison, une population expansionniste, despotique et oppressive. Et ils ont perdu tout espoir concernant les Turcs.

    Un des arguments utilisés est le suivant : les minorités chrétiennes ont accueilli les occupants les bras ouverts et les ont accueillis avec des fleurs. Pourquoi ne l'auraient-ils pas fait ? Leurs frères chrétiens étaient venus les libérer de l'oppression, que vouliez-vous qu'ils fassent ? Réfléchissez un peu comment l'armée turque a été accueillie au Kosovo : comme une libératrice. Ou bien, si l'armée turque allait à Kirkuk, comment les Turkmènes l'auraient-ils accueillie ? Pourquoi pensez-vous toujours de votre point de vue ?

    Aucune nation chrétienne n'envisage de vivre sous la domination d'un pouvoir musulman. Si ce pays avait réussi la réforme en 1908 et s'était démocratisé, croyez-vous que tout cela aurait eu lieu ? Alors que les musulmans n'ont jamais abandonné leur désir d'être le groupe dirigeant. Alors que les réformes imposées (Nota CVAN : par les grandes puissances de l'époque) n'ont jamais été autre chose que des formalités apparentes. Pour quelles raisons croyez-vous que les grands massacres d'Adana ont eu lieu ? Croyez-vous que les musulmans pouvaient admettre que les chrétiens aient les mêmes droits qu'eux et qu'ils marchent la tête haute ? (Nota CVAN : les chrétiens étant inférieurs aux musulmans-ümmet- et baissaient la tête lorsqu'ils les cotoyaient). Alors ? Ne disiez-vous pas que vous étiez des laïcs combattant la tyrannie ? Pourquoi, lorsqu'il s'agit des Arméniens, restez-vous insensibles face à cette formation oppressive, intégriste en Anatolie ? Où sont vos bruyantes réclamations contre les oppressions vécues dans vos quartiers ? (Nota CVAN : actuellement, dans les grande villes de Turquie, les laïcs subissent l'oppression des intégristes, il ne faut pas acheter d'alcool, les femmes doivent être voilées, les jeunes ne doivent pas flirter, etc… Il y a même des agressions, des jeunes ont été battus par les riverains car ils se promenaient main dans la main). Mettez-vous à la place d'un chrétien en Anatolie. Pensez que vous êtes humiliés par des injures telles que « Gavour » (Nota CVAN : chien d'infidèle).

    Ce que vous voulez dire, c'est que lorsque Atatürk a soi-disant détruit ce système, c'était une révolution, mais que lorsque les Arméniens se sont révoltés contre ce système, qu'ils ont voulu tracer leur chemin et être autonomes, qu'ils ont voulu se libérer de l'Ottoman resté arriéré et se libérer de ce système arriéré, qu'ils ont voulu être le visage européen de l'Anatolie, lorsque les Arméniens ont donc voulu faire une révolution, ça c'était donc mal, c'est bien ça ? Encore deux poids, deux mesures. Les chrétiens et les musulmans n'ont jamais été égaux sur ces terres. Leur statut de « dhimmis » n'a jamais changé. Les injustices en Anatolie n'ont jamais été réparées. La domination et la tyrannie des aghas, des Pachas n'ont jamais cessé. Tu mets le couteau sur la gorge du chrétien et tu t'empares de ses biens, tu récoltes des taxes usurpées, tu demandes des tributs, ils le payent sans dire un mot et ils n'ont même pas le droit d'aller porter plainte au tribunal.

    Saviez-vous qu'un musulman lorsqu'il achetait le bien d'un Arménien, il le payait s'il avait envie et ne le payait pas s'il n'avait pas envie ? Croyez-vous que tout était parfait ? Comment croyez-vous que le mouvement national arménien a vu jour ? N'était-il pas le combat d'une nation oppressée dans une atmosphère où même leurs témoignages n'étaient pas acceptés (Nota CVAN : dans un tribunal, un chrétien ne pouvait pas témoigner), où ils ne pouvaient même pas porter d'armes, où il leur était interdit de monter à cheval ? Et les réformes ? N'ont-elles pas été empêchées par le système d'oppression d'Abdül Hamid, le sultan panislamiste ? Les forces Hamidiye n'ont-elles pas obligé les villages à payer des tributs sans raison ? N'ont-elles pas usurpé les biens des villageois, n'ont-elles pas emmené de force les filles vers les montagnes ? Déjà dans les années 1890, 300.000 Arméniens n'ont-ils pas été massacrés ?

    Les réformes de 1908 ont-elles été autre chose que des tromperies et des leurres ? Le Comité Union et Progrès n'a-t-il pas retardé sans cesse ses promesses mensongères ? Quelle nation pouvait-elle rester silencieuse face à tout cela ? Même s'il ne s'était rien passé, les nations n'ont-elles pas le droit de décider de leur destin ? Leur a-t-on jamais posé des questions ? Leurs exigences démocratiques ont-elles été satisfaites ? L'égalité a-t-elle jamais été instaurée? Dans un pays où régnait un monarque musulman, où les musulmans étaient des peuples supérieurs, comment pouvait-on parler d'égalité ? Sur un territoire multiculturel pouvait-il jamais y avoir un Premier ministre ou un Président chrétien ? Inutile de rappeler que de toute façon, il ne pouvait pas être roi.

    Saviez-vous donc qu'il y avait des rois d'origine arménienne qui ont régné sur le trône de l'Empire Byzantin ? Chez ceux qui défendent la thèse officielle turque, on entend l'argument comme quoi lorsque les Turcs sont entrés en Anatolie, les Arméniens vivaient sous domination byzantine et que les terres d'Arménie ont été récupérées de Byzance. Et que, de plus, les Arméniens, sous domination byzantine, subissaient des oppressions religieuses : les Turcs étaient donc soi-disant des sauveurs. Dans ces conditions, les Arméniens ne doivent pas dire que les Turcs ont occupé leurs terres et ils ne doivent surtout pas se battre contre les Turcs pour leur indépendance car ils ont toujours été des esclaves et ils doivent le rester.

    Une telle chose peut-elle être possible ? Une nation, même sous le joug des autres pendant plus de 1000 ans, ne se bat-elle pas contre l'asservissement ? Voulez-vous dire que les Turcs ne feraient pas ainsi ? Vous qui connaissez si bien 'l'indépendance nationale' pourquoi n'accordez-vous pas ce droit aux Arméniens ? Des valeurs comme le combat national et la liberté, deviennent donc des erreurs lorsque ce sont les autres qui les réclament ? Où est donc votre poète qui disait « la victoire ou la mort » ? Où est le droit des nations à décider de leur propre destin ? Quels sont ces doubles jeux ? Les Arabes sont des traîtres qui vous poignardent dans le dos, les Bulgares sont des traîtres, les Grecs sont des traîtres, les Yougoslaves, les Roumains, les Albanais, tous sont des traîtres ? Les Arméniens, les Kurdes sont des traîtres. D'après vous, n'y a-t-il pas une erreur dans cette histoire ?

    Vous dites : les Arméniens vivaient relativement bien, ils étaient riches. Et alors ? Etait-ce leur faute s'ils étaient doués et réussissaient dans le secteur des services et de l'artisanat ? Si les Turcs ne choisissaient pas ces secteurs et préféraient la fonction publique et les postes de dirigeants, était-ce leur faute ? En fin de compte, ne vous êtes-vous pas emparés de tout ce qu'ils avaient ? Pensez-vous qu'ils ne savaient pas combien leur situation était précaire ? Et qu'un jour ils allaient donner tout ce qu'ils possédaient comme prix de leur liberté ? Car aucune richesse ne vaut la liberté.

    Ayez pitié ! Soyez honnêtes. Quel que soit leur niveau de vie, (et en Anatolie, ils n'avaient pas le confort que vous prétendez : la pauvreté, l'ignorance, l'injustice n'avaient pas de limites, il était plutôt question d'une érosion, d'une disparition nationale), imaginez que les Turcs durant mille ans aient vécu sous mandat britannique et qu'ils y aient vécu relativement bien, ne se seraient-ils pas battu un jour pour leur liberté, n'auraient-ils pas eu ce type d'exigences ? Manquons-nous d'empathie à ce point-là ?

    En outre, on oublie une chose. Même à l'époque de Byzance, l'Est de l'Anatolie est appelé "Armenia" et les rois d'Arménie, ou les principautés sous la protection byzantine, ont toujours eu un statut privilégié. C'est-à-dire, même sous domination byzantine, les rois arméniens ont continué à régner.

    De toute façon, depuis l'Empire romain, l'Arménie était l'Etat rattaché Armenia. Malgré les conflits religieux, l'Arménie reste l'Arménie. Par exemple, suite aux attaques musulmanes croissantes, le roi du Vaspurakan, Sénékérim, avait déménagé son royaume à Sivas en accord avec l'Empereur byzantin. Ce qu'on peut en déduire : lorsque les Seldjoukides ont détruit Ani en n'en laissant aucune pierre l'une sur l'autre, elle était une ville arménienne. Ou bien lorsqu'ils ont pris le château fort de Malatya, c'était un lieu défendu par les Arméniens. Le peuple de Malatya était arménien : c'était la géographie de l'Arménie. C'est-à-dire, l'identité de ces terres était demeurée inchangée. Depuis Rome, ces terres étaient reconnues comme "Armenia", idem lors de l'occupation perse.

    Lors de l'occupation arabe, la région s'appelait Ermeniyye. Si on fait un simple calcul, lorsque 66 ans après J.C, Tigrane le Grand a défendu le fort de Dikranakerd contre Rome, le pays d'Arménie existait et à cette époque-là, il n'y avait ni la nation allemande, ni la nation française, ni la nation anglaise et ni la nation turque sur la scène de l'Histoire. Ceux qui n'ont pas entendu les exigences nationales d'un peuple ayant un tel passé, ont commis une grave erreur, leur attitude est hypocrite, alors que l'on pouvait s'allier ce peuple en l'honorant, puisqu'il était le peuple fidèle, qu'il était le « Millet-i Sadıka » (Nota CVAN : titre donné au peuple arménien dans l'Empire ottoman : « la Nation fidèle »). En reconnaissant son identité nationale et en acceptant ses demandes démocratiques, on pouvait très bien se l'attacher, mais ça n'a pas été le choix. Pourquoi ? L'Ottoman qui avait reconnu le Kurdistan, le Lazistan, pour quelle raison n'avait-il pas reconnu les patries des chrétiens ? Cela veut-il dire qu'en vérité ce qu'on entendait par « fidèle », c'était « esclave », ils ont toujours été vus comme des esclaves et des serviteurs.

    Les Arméniens se nomment eux-mêmes "Hay" et leurs pays "Hayasdan". En vérité, le mot Armenia, signifiant le haut pays, est son nom régional dérivé des mots assyriens Urartu, hébraïque Ararat, araméen Harminyap ou Harmeni. Et il n'y a aucun inconvénient à son utilisation pour désigner la région. Aujourd'hui il y a une région que nous appelons « Trakya ». Savez-vous d'où vient ce nom ? D'une tribu antique des Thraces. Si aujourd'hui nous pouvons sans aucune crainte nommer cette région Trakya, c'est parce que les Thraces n'existent plus et qu'ils ne peuvent plus réclamer de terres. Voici la seule et unique raison pour laquelle nous n'avons pas appelé cette région par son nom Armenia, durant les époques historiques. Nous en avons peur, nous nous en inquiétons. Alors qu'aujourd'hui l'Iran ne s'inquiète pas d'avoir une région qui s'appelle « Azerbaïdjan Ouest ».

    D'accord. Alors, pourquoi l'Institut Turc d'Histoire essaye-t-il de lier la dynastie arménienne Gamsaragan, les fondateurs de la ville d'Ani, à la tribu Saka, une soi-disant branche des Turcs Oguz, les Kemer-Sakanlı - il est évident que c'est une histoire mensongère - on peut même se demander si les Kemer-Sakanlı étaient vraiment Turcs. Pourquoi le nom d'Ani devient-il 'ANI' ? (Nota CVAN : sans point sur le "i", 'ANI' signifie 'souvenir' en turc). N'est-ce pas un signe de faiblesse ? Pourquoi cet effort pour trouver un lien ? Est-on complexé par le fait que les Turcs soient venus en Anatolie plus tard ? Pourquoi dit-on que les églises arméniennes chrétiennes ont été construites par les Turcs ? Pourquoi Atatürk avait-il dit que « l'Anatolie était turque dans l'histoire, par conséquent elle est turque et restera toujours turque » ? Pourquoi avait-il ressenti le besoin de combler un manque, en falsifiant clairement l'histoire et avait-il essayé de lier les origines des civilisations grecque et égyptienne aux Turcs, voir même d'y voir l'origine de toutes les langues du monde ? Tous ces efforts pour justifier des origines avec des affabulations qui ne peuvent servir qu'à nous ridiculiser. Comment cela peut-il nous rendre crédibles ? Après tant de déformations et de manipulations, comment pouvons-nous respecter les thèses historiques des Turcs ? Comment pouvons-nous faire confiance à ces thèses ? En conclusion, comment pouvons-nous laisser l'histoire aux historiens ? Pourquoi, lors de son discours à Adana, Atatürk avait-il dit « les Arméniens n'ont aucun droit sur ces terres » ?

    Ces terres peuvent-elles accepter tant de mensonges ? La vérité ne surgira-t-elle pas à un moment ou un autre? Pouvez-vous cacher la vérité ? Combien de temps un pays fondé sur des mensonges peut-il exister ? Combien de temps peut-il poursuivre son existence en dépit d'une grande injustice ? Sans cette confession, comment ce pays peut-il se purifier et trouver la sérénité ? Comment guérir de cette folie, de cette maladie mentale ? Je réponds : on ne peut pas. Il y a une expression « lorsque tu commences à te mentir à toi-même, tu entrebâilles la porte de la folie ».

    Voici la folie que nous sommes en train de vivre. Ce qui perdure depuis 80 ans, et ce qui est devenu une schizophrénie paranoïaque, c'est l'état d'un pays qui regarde autour de lui avec suspicion, qui se sent encerclé, qui voit des ennemis partout, qui s'isole et se détache du monde entier, et qui n'arrive pas à devenir membre de la famille de l'humanité. La cause de tout cela est un crime contre l'humanité qui est ancré dans notre subconscient, qu'on n'arrive pas à affronter, qu'on évite d'affronter et qu'on repousse dans les profondeurs. Cela ressemble à la peur du voleur qui craint qu'un jour on ne lui enlève les biens qu'il a volés. D'ailleurs, ça s'est passé exactement comme cela lors de la formation de la République. Les notables, les Aga, les pachas et les membres du Comité Union et Progrès, ayant partagé le butin du pillage, ont participé à la défense de l'Anatolie et se sont fait une place parmi les cadres dirigeants de la jeune république. En faisant cela, ils se sont appropriés le crime. D'après vous, pourquoi Ataturk a-t-il accordé des rentes aux familles des criminels du génocide arménien, pourquoi leur a-t-il attribué les maisons restantes des Arméniens ?

    Actuellement, les défenseurs de la thèse officielle s'attachent souvent à l'argument suivant : les Arméniens étaient minoritaires. Moi, je dis : « non, ils n'étaient pas minoritaires ». Malgré le fait que les Kurdes étaient éparpillés (d'une façon forcée) sur le territoire arménien, ils n'étaient pas minoritaires. Donnons l'explication suivante : on parle d'une population anatolienne, au début de la 1ère guerre mondiale, atteignant 10 millions de personnes. On peut affirmer que 1,5 million étaient des Arméniens, sans oublier de préciser que sur l'ensemble du territoire de l'Empire, ce chiffre était de 2 millions, dans la région de l'Egée 1,5 millions étaient Grecs et sur la côte de la mer Noire, il y avait 1 million de Grecs; quant aux Assyriens, on donne ces chiffres entre 500.000-700.000, au total il y avait près de 5 millions de chrétiens. Presque la moitié de la population anatolienne.

    Qu'allait-il advenir alors de ces gens ? On pouvait très bien leur donner des droits nationaux, les regrouper dans une région, par exemple on pouvait donner aux Arméniens une sorte d'autonomie, regroupant les autres entités chrétiennes, grecques, assyriennes et autres, on aurait pu ainsi gagner ces nations. Ou bien une société démocratique multi-culturelle. Ce que je veux dire : en réalité, tout pouvait être résolu par la dialogue. Cette question a-t-elle jamais été posée avant d'emprunter le chemin de la violence? C'était exactement ce qu'il fallait faire en réalité. L'autre choix n'était par le choix naturel et les conséquences horribles ne pouvaient pas être évitées. Car vous détruisez le tissu naturel de l'Anatolie : cette approche en force ne pouvait être mise en œuvre que par le génocide, pas par un autre moyen.

    Un génocide planifié jusqu'aux moindres détails et conduit par la main de l'Etat. Un crime contre l'humanité, organisé sous le couvert d'un déplacement de populations en prétextant la guerre. De plus, une opération concernant les Arméniens des régions n'ayant aucun rapport avec les fronts de guerre comme Edirne,Tekirdag, Canakkale, İzmit, Kütahya, Eskisehir, İzmir, etc.. Qu'est-il arrivé aux maquisards dans les montagnes ? Rien. Quels sont ceux qui ont été punis, qui ont été exilés sur les routes ? Les femmes, les enfants, les vieillards. Alors pourquoi ? Si on les avait laissés chez eux, que ce serait-il passé ? Rien.

    L'objectif à atteindre était différent et tout était planifié pour leur départ sans retour. Les autres immigrés étaient installés aussitôt dans leurs maisons. On a visé à réduire leur nombre [le nombre des Arméniens] à une proportion raisonnable, à moins de 5%. Bahaeddin Şakir s'est déplacé en Anatolie pour donner personnellement des instructions, jusque dans les moindres recoins. Les hommes respectables et dignes qui ne souhaitaient pas participer à ce crime contre l'humanité ont été assassinés, d'ailleurs ils avaient dit [les Unionistes] que les défenseurs des Arméniens seraient pendus devant leur propre maison. De plus, ils ont lancé des fatwas disant que les biens des Arméniens étaient 'hallal' pour eux, incitant ainsi la population à y participer [au pillage].

    Les troupes des Forces Spéciales - Teşkilatı Mahsusa – étaient placées le long de l'itinéraire, elles donnaient l'impression que les convois étaient attaqués par des bandits, tandis que les gendarmes n'intervenaient pas. Pour accomplir cette besogne, tous les criminels coupables de meurtres, de viols, ont été libérés des prisons et ont été obligés de se joindre au Teskilat-i Mahsusa. Les lits des fleuves, les pieds des falaises, les cavernes, les puits étaient remplis de cadavres d'innocents.

    Le peuple [turc et kurde], sachant qu'ils [les Arméniens] allaient vers une mort certaine, attaquait ces groupes [d'Arméniens] comme des mouches se précipitant sur une goutte de miel, et les pillait, essayait de leur prendre tout ce qu'ils avaient : les pièces d'or qu'ils avaient cousues sur leurs vêtements, quelques pièces d'argent, des morceaux de pain sec, des vêtements, jusqu'à leurs chaussures.

    Même un morceau de pain sec était de trop pour eux. Et les enfants ? C'était dommage, c'était un pêché, c'était une main d'œuvre, ça représentait un capital, ils les ont pris, ils les ont partagés entre eux (Nota CVAN : comme un butin). Et les belles femmes ? C'était vraiment dommage! Ils n'arrivaient pas à les départager ! Ne seraient-elles pas bien dans leurs petits harems ?

    C'était une frénésie totale, tout le monde se précipitait sur ce butin, le butin du navire naufragé, ils saisissaient ce qu'ils pouvaient. Je me demande si, pour une nation, il y a une tragédie plus grande que celle-là ? Un peuple ne vit-il pas pour venger cela ? Il vit même jusqu'à l'éternité. En vérité, comme je dis toujours, une demande d'excuse ne sera jamais suffisante. Il en faut beaucoup plus, beaucoup plus. Tout ce que nous pouvons faire. Tout ce dont nous sommes capables. S'il le faut, il faut qu'on les porte sur nos têtes. Mais d'abord, nous devons nous mettre à leur place. Nous ne l'avons jamais vécu, nous ne connaissons pas ça car nous étions une société nomade, nous ne savons pas ce que veut dire rester à un endroit pendant 3000 ans, voici notre problème. Lorsqu'on va comprendre ceci, c'est-à-dire lorsqu'on va comprendre ce que signifie pour un peuple qui n'a pas connu d'autre patrie que ses terres, ce que signifie pour lui le fait de regarder de loin l'Ararat qu'il vénère, après avoir été chassé de sa patrie, à ce moment-là, tout va être résolu.

    En fait, au bout de 500 ans, vous pouvez maintenant le comprendre. Imaginez par exemple que vous soyez chassés d'Istanbul, le peuple entier. Imaginez que vous soyez éparpillés partout dans le monde. Il n'y a pas de paysage plus magnifique que le Bosphore, que Bebek, Emirgan, Taksim, Kadikoy, Besiktas, Uskudar (Nota CVAN : les beaux quartiers d'Istanbul). Il ne reste plus que les souvenirs de cette ville, des transports en bateaux et des mouettes que vous nourrissiez avec des morceaux de simit (Nota CVAN : pain aux graines de sésame).

    Les îles aux Princes, la tour de Kız Kulesi, les tablées de conversations avec des amis, face au Bosphore, autour du raki et du poisson, les jours où vous aviez nourri les pigeons sur la place d'Eminonu, le Grand Bazard, la mosquée de Sultanahmet, le palais de Topkapı, votre première entreprise à Mecidiyeköy, votre première maison à Aksaray, le parc où vous aviez emmené vos enfants, l'école primaire que vous avez fréquentée, la Colline de Camlica où vous aviez tenu la première fois par la main votre chérie, tout cela n'existe plus, Istanbul n'existe plus pour vous ! Et même si vous étiez partis au bout du monde, sans jamais pouvoir revenir, votre coeur est resté ici, votre chérie appartient à un autre, vous y pensez, vous pleurez, et vous mourrez avec ce pénible chagrin nostalgique.

    Pensez-y une fois. Sentez-le. Lorsque vous allez le sentir, à l'instant même vous allez dire « tenez prenez tout, car vous les méritez davantage » mais lorsque vous direz cela, eux ne diront pas « oui, partez, allez-vous en, nous voulons tout » ; lorsque vous allez le dire, ils diront « non, ne partez nulle part, vivons ensemble en paix ». Je l'ai toujours dis, la question n'est pas seulement une question de génocide, c'est le traumatisme de perdre les terres que tu as toujours appelées ta patrie. Ce traumatisme ne peut être réparé en aucune circonstance mes amis !

    Oui je demande pardon, je demande même pardon du fond de mes racines pour toute mon existence. Sur ces terres où je suis arrivé plus tard du Caucase en tant qu'immigré, je demande pardon au nom de mes ancêtres qui se sont installés dans leurs villages, je demande pardon parce qu'ils sont restés silencieux à leur départ, parce qu'ils ont récupéré leurs biens (Nota CVAN : le verbe 'konmak' utilisé fait allusion à un oiseau chasseur qui 'se perche' sur sa proie sans défense, sans fournir d'effort). Parce que 'je suis descendu de la montagne et que j'ai chassé celui de la vigne' (Nota CVAN : l'expression turque signifie dans ce contexte, 'je suis un rustre qui a chassé le civilisé'). Parce qu'après leur départ, ces terres ont perdu leur âme et elles se désertifient de plus en plus. Pour cette géographie que nous ne nous efforçons même pas de connaître vraiment et sur laquelle nous plantons une culture factice et sans racines.

    J'ai honte parce que j'ai fait exploser leurs églises, j'ai détruit leurs monastères, j'ai essayé d'effacer toute trace de leur existence, je ne connais même pas les racines des noms des villages, des districts, des villes, des montagnes, des fleuves qui portent toujours les traces, parce que j'ignore les mots arméniens entrés dans notre langue, les plats arméniens, les coutumes arméniennes entrées dans ma culture. J'ai honte parce que je suis étranger à ces terres à ce point-là, parce que je ne connais pas deux mots d'arménien, de grec et de kurde, parce que, eux, ils parlent ma langue. J'ai honte parce qu'en ce moment il n'existe pas un seul village arménien en Anatolie (on ne peut pas compter le village de Vakifli car jusqu'en 1939, il n'était pas à l'intérieur des frontières de la Turquie). Aujourd'hui 10% de la population d'Egypte est chrétienne, cela correspond à 7,5 millions de personnes, 10% de la population de Syrie est chrétienne et cela correspond à 2 millions de personnes, je demande pardon parce que le pourcentage de la population [chrétienne] dans ce pays [la Turquie] est de 0,01 et chaque jour nous faisons tout pour les faire fuir encore.

    Le voila, un fantôme se balade en Anatolie et c'est le fantôme des innocents qui ont subi le génocide, c'est le cri de la majorité silencieuse de l'Anatolie. Ils ne sont pas seulement les ancêtres des Arméniens vivant en Arménie. Ce sont les Grecs, les Kurdes, les Assyriens, les Chaldéens, les Nestoriens, les Yezidis, les Alevis, ce sont les habitants de ces terres. En vérité, ils sont l'Anatolie. Et pour que ces âmes reposent en paix, je m'agenouille. Je présente mes excuses pour que la malédiction se lève, pour que ces terres retrouvent la sérénité et la paix. Je ne me contente pas de présenter des excuses, j'ouvre mes bras à ceux qui sont dispersés partout dans le monde mais qui n'ont d'autre patrie que l'Anatolie, aux vrais enfants de l'Anatolie, les Arméniens, les Grecs et les Assyriens et je les invite dans leur pays d'origine. Je leur dis "venez s'il vous plait", "Bienvenue dans votre pays d'origine ", revenez sur ces territoires vides, déserts, maudits, visités par des fantômes, pour que cette terre retrouve sa vitalité et son âme. Je fais cela au nom de l'humanité. J'en suis redevable. Car il faut plus que la demande d'excuses…

    Traduction du turc : S.C. pour le Collectif VAN - 08 janvier 2008 - 07:30 - http://www.collectifvan.org/

  2. a iesli ia chesna budu skazac 4to gruzia etavo ni dapustit.. ti vsoje ni paverishi..

    eta ras..

    i vtaroe.. kagda ia gavariu ob xarosham atnashenie.. eta ni kasaetsa tolka po paliticheski ugol..

    nu iesli budu ia pishac pa4imu dlia nas sivodne net ugodna uglubliac politicheski atnashenii budu o4en mnoga pishac..

    no dlia 4ivo ?

    tije sam toje znaish pachimu net ?

    iesli ni takoi podli politika rassii s gruzii..

    tagda gruzia i gruzini nikagda ni "padrujili" s "demokraticheski" ameriki..

    nu mi prosta vinujdeni bili..

    iesli ni takoi politika rasii.. situacia vobshem bila pa drugomu v kavkaze..

    i v gruzii nikto ni skazal bi 4to dlia nas luche iwi v NATO..

    no...

    kagda takomu vzrivoapasni region.. iest malinkie strani.. kak naprimer gruzia.. armenia..

    nivazmojna jic i iti vpirot bez "gigantav" Rassia.. amerika..

    mi partniori ameriki..

    vi rassii..

    i eta uje mnoga zna4it..

    no.. eta ni vsegda.. ktota idiot.. ktota vazvrashaetsa

    molodec dorogoy....madlop..politika s politikoy..... prostoy narod prichom tut...ti prav...

    vse vremmeno..vse praydyot..astanemsa mi i nashi gori...

    NE OBRASHAY VNIMANIE..mnogix zdes 18 19 let i oni neznayut istoriyu..oni neznayut gruzin..kak nado..otkuda..yesli oni ne chitali gruzinskuyu literaturu..

    http://geolit.km.ru/index.html

    ..oni ne smotreli filmi gruzinskie ...oni neznayut Tengiz Abuladze..

    - скажите, эта дорога приведет к Храму ?

    - это улица Варлама. Не эта улица ведет к храму.

    - тогда зачем она нужна? Зачем дорога, если она не приводит к Храму? .....

    """"Константинэ Гамсахурдиа: Пусть вечным будет наше братство!

    Тысячелетия насчитывает история наших народов, тысячелетия совместной борьбы и жизни.

    Когда под ногами у тебя такая высь – говорить и легко, и трудно. Это естественно. Легко, потому что под рукой тысячи фактов. Трудно, ибо не знаешь, какой из них выбрать, как раскрыть свое сердце самому родному, близкому другу.

    В этом случае молчание красноречивее всего, но как же молчать, как не воспеть вековую дружбу наших народов, скрепленную пролитой кровью, звоном сабель и песней труда. История – могучий кузнец, выковала и закалила нас, история сделала нас братьями.

    И на протяжении многих веков народ слагал легенды о нашем братстве.

    В «Картлис цховреба», провозвестнике истории моего народа, есть такие строки: «А восемь из его сыновей прославились как смелые и непобедимые богатыри, первому имя – Хайос, второму – Картлос...»

    Это быль, а не легенда, созданная воображением. И подтверждение тому – века.

    Братство армянского и грузинского народов – редчайший пример в истории. Мало найдется в мире народов, которые на протяжении двух тысячелетий жили бы так сплоченно, в такой нерушимой дружбе, как наши народы.

    Какие только несчастья не обрушивались на Армению и Грузию, кто только не посягал на нашу национальную независимость, самостоятельность, пытаясь отнять у нас родной язык и песню, кинуть наши земли в туман веков: персы и византийцы, арабы и сельджуки, турки и татары. Топтали памятники нашей древней культуры, рушили и жгли наши селения, народ предавали мечу.

    Много крови пролито на нашей земле, но и героических деяний великое множество…

    Народы наши никогда не пользовались неудачами друг друга, никогда не присоединялись к ворвавшемуся в Армению или Грузию врагу. Не раз, объединив свои силы, боролись с завоевателями армяне и грузины, побеждали, праздновали победу, кровью крепили братство.

    Когда император Византии Константин Мономах обманом завлек в Константинополь царя Гагика, а сельджуки напали на Армению, на помощь армянам пришли грузинские войска, враг встретил героическое сопротивление, и только благодаря землетрясению был покорен Ани, впоследствии, в 1123 году, освобожденный Давидом Строителем.

    Пришло на помощь Армении и войско грузин под руководством Закарэ и Иванэ Долгоруких, разделив с армянами тяготы войны.

    Немало можно привести таких фактов из истории двух наших народов. Если Грузия была для Армении северо-западным оплотом в борьбе против иностранных завоевателей, то Армения, по словам Ильи Чавчавадзе, была «нашим южным щитом».

    Век за веком все сильнее и сильнее крепла, расширялась армяно-грузинская дружба.

    Это была не только дружба по оружию, это было и общностью идей, культур, взаимным обогащением.

    Яркий пример тому – XIX век.

    Вместе рождались и развивались современные литературы армянского и грузинского народов, армянский и грузинский театры, другие ветви культуры. На новую ступень поставлены деятелями литературы и искусства вековые традиции.

    Прекрасно сказал мой великий друг, незабвенный Варпет – мудрый Аветик Исаакян: «В истории наших народов была священная традиция. Чтобы еще более крепло братство, во многих местах, где совместно жили грузины и армяне, грузинские матери кормили грудью армянских детей, и наоборот».

    Дружба крови, оружия, молока, мысли!

    Дружба, ставшая символом вечности, крепить которую мы должны всегда.

    В 1942 году, в присутствии моих друзей Аветика Исаакяна, Дереника Демирчяна и академика Иосифа Орбели, я сказал и повторю теперь, в день такой счастливой возможности, когда речь идет о любимом мной армянском народе, восхищающем мир своей культурой, народе, поражающем своей стойкостью:

    - Мы, грузины, любим вас, армян, за то, что наши народы, как близнецы, похожи друг на друга, у нас одна история, похожи наши реки, горы, языки и архитектура.

    Обязанность современников – никогда и никому не позволить нарушить братство армянского и грузинского народов, способствующее нашим успехам и победам.

    Мы должны завещать детям свято хранить это братство.

    Пусть будет вечным оно! """""""

    ................................................................................

    ...

    ................................................................................

    ....

    ................................................................................

    ..

    ................................................................................

    ..

    «Что скажу я, коль душа твоя мрачна?

    Говорят, при встрече с солнцем потухает и луна.

    Я не в силах больше мыслить, словно есть на мне вина.

    Чем, скажи, тебя утешу? Чем ты ныне смущена?».....

    sh.Rustaveli

  3. Elochka

    Tuxt u gir@ hayastanum shat e taratsvats...

    hamarya bolor@ charutyunic, naxanzutyunic irar tuxt u gir en anum...

    harevani yeresin kjptan bayc heto kvazen tuxt u gir kanen..

    gnaceq nayeq inch herter en...

    ayd mardik chen haskanum vor ayd tuxt u gir@ veradarnalu e irents glxin, anpayman...

    yev tasnapatik ujhov....

    jana maya, mardik petq e haskanan..da...

    зло по закону "бумеранга" обязательно

    вернется к его породившему.

    jahelner kan vor chen haskanum, chgiten..

    ДОРОГОЙ Aragami

    я все знаю из личного опыта....я все видел...

  4. nkarich

    Vahram Sahakyan, Vardan Petrosyan....shat em havanum,....(kartsem nranq irenc hay mec grox chen hamarum) ughaki grum en mardik u lav en grum...

    yes u Vahen tarbervum enq nranov vor na "Hay mec grogh e",..

    isk hay

    mec grox@ anvayel xosqerov miayn ir heghinakutyan varki het e xaghum, shat mardik kpordzen nran zayracnel, ete na gone mi chnchin imastutyun uni ...petq e vor haskana, patasxani vayel hay groxi,...

    vor azr forumcin chasi "nado je."..maral eq qarozum heto dzer beranov hayhoyum mardkanc...

    na petq e karena misht iren bardzunqerum pahel, yes nkatel em vor da nran qich e hajoghvum...

    Elochka

    "...amen hraparakaxos der grox che!..". dis -donc!

    shat teghin es asum...

  5. ՈՂՋՈՒՅՆ ՀԱՅ ՔԱՋԵՐԻՆ!

    Վերաառնալուն պես խնդրում եմ գրեք մանրամասը այս ֆորումում(ճանապարհի քարտեզը, հյուրանոցները, մեքենայի վարձակալումը և այլն..., շատերը կցանկանան հետևել ձեր օրինակին:

    Հարգանքներս

  6. "За все в этом мире приходится платить. ..

    Когда

    наступает момент возврата кармических долгов, многие почему-то обижаются и

    удивляются.

    За что, мол, такое свалилось на их головы?

    Законы Абсолюта в

    нашем Мироздании гласят следующее: добро, созидание - норма жизни; зло во

    всех своих формах и проявлениях - наказуемо.

    Поэтому нечего ждать

    вознаграждения за добрые дела, а зло по закону "бумеранга" обязательно

    вернется к его породившему.

    Другой неукоснительный закон - неприкосновенность ВОЛИ индивида и всей

    цивилизации в целом.

    Поэтому, сотворивший зло, или иными словами, нарушивший

    Законы энергоинформационного обмена в Мироздании, сам себя и наказывает,

    становится собственным палачом.

    В простейшем виде эти Законы изложены в

    заповедях всех религиозных направлений. Конфессии, в своей основной

    идеологии подразумевавшие возможность нарушений законов

    энергоинформационного обмена, обрекали себя и весь эгрегориальный этнос на

    вымирание.

    Чем больше нарушений, тем быстрее все заканчивалось.

    Все наши

    болезни, несчастья, катастрофы - всего на всего расплата за нарушение

    баланса энергоинформационного обмена Земли и Мироздания.

    И.В. Гете, который

    был не только поэтом, но еще и великим эзотериком, писал, что все организмы,

    населяющие Землю, представляют "одну великую стихию, где один род на другом

    и через другой если и не возникает, то все же поддерживается".

    Человек незаметно для себя из созидателей переметнулся в лагерь

    деструкторов.

    Ломать - не строить, душа не болит. Тем более, когда ее уже

    нет. Но тогда, извините,

    нечего удивляться, почему Райский Сад превратился в

    помойную яму.

    МЫ САМИ этого захотели. И что самое грустное - продолжаем

    желать в этой яме жить.

    каждый в этой жизни сам допускает ошибки, за которые сам же и

    расплачивается. Не нам судить.

    В Библии есть слова о том, что власть есть мера ответственности за

    выполняемую работу.

    Одни вызывают пациента за тысячи километров,

    чтобы ему помочь.

    Другие с таким же "успехом" занимаются уничтожением себе

    подобных.

    Частенько многие, собравшись утром на работе, или вечером на

    лавочке у подъезда, начинают "перемывать кости" ближнему своему. А он,

    ближний наш, в это время переходит дорогу и от нашей грязи, с которой мы

    влезли в него на астральном плане, ему становится дурно. Потеря ориентации -

    и несчастный случай. "Надо же, мы его как раз в это время вспоминали!".

    Потому и попал под машину, что вспоминали с грязью, ненавистью.

    Но расплата

    за это неминуема.

    Одна кипяток на себя перевернет, у другого начнется

    онкология... Причем, когда уже и забыли о тех пересудах...."

  7. http://www.persons.am/en/2013.html

    Aistex karox eq kardal te "zovet avartoxic" inch...

    Isk dzez zovetn inch e arel?

    Ete inkati uneq hamatarac angragitutjunn u anchashakutjun@ vor hima tirum e Hayqum, dranum zovet@ shat poqr luma uni, havataceq. Patcharner@ petq e urish tex pntrel. Orinak` gorozutjan u djkamutjan mech, vor artahajtum enq erb mek@ xosum e mer ain terutjunneri masin, voronc vra menq achq enq pakum.

    Ban@ nranum e vor otar@ chi xosa mer terutjan masin, vorovhetev da nran kam dzernatu e kam el tqac uni na mer ev mer terutjunneri vra. Baic menq geradasum enq irar nkatmamb siaralir linel ev chnkatelu tal mer ailandakutjunner@. U tanel chenq karox ain diskomfort@ vorn arachacnum en Vahei pes groxneri mtqer@, voroncic menq amen kerp paxchum enq aroria hogserin u erazanqnerin trvac.

    Ais xndir@ shat djvar e lucvum, vorovhetev dra hamar arnvazn petq e azniv linel, u zspel gorozutjun@. Isk dran xangarum en vax@ ev mer dastiarakutjun@ vor stanum enq amenur, sksac dprocic.

    Azniv linelu hamar mard petq e qaj lini.

    Bari linelu hamar mard petq e ujex lini.

    Zargacman chanaparhin mnalu hamar, mard petq e hamest lini.

    (hin uzbekakan asacvacqner)

    Ես համամիտ եմ քեզ հետ, լավ ես ասում...

    եկեք մեր թերություններից խոսենք, ես շատ եմ խոսել, որ հայերի մեջ ցուցամոլներ շատ կան, գոռոզ մարդիկ, ավելի լավ է վերացնել այդ բնավորությունը և այլն...

    Սակայն,

    ի տարբերություն Վահեի և ոմն Բարլոզյանի ես անգլերեն կամ ռուսերեն երբեք չեմ գրում հայերի թերություններից, ինչու....պատասխանը դու լավ ես գրել ես էլ կարմիրով նշել եմ քո գրածը...

    ուրեմն մենք համամիտ ենք իրար:

    Ինչ վերաբերվում է Զովետին,..

    կարող ես գնալ շփվել այնտեղի ուսանողների հետ, հետո գնալ համալսարանի բանասիրական....շատ հեռու չեն իրարից....

    այդ ժամանակ կհասկանաս տարբերությունը խոսելաձևերի...

    չես կարծում որ այն մարդը, ով իրեն "հայ գրող" է համարում,

    այդպիսի ռաբիս, փողոցային պատասխան չպետք է գրեր, ինչքան էլ վիրավորված լիներ,

    հայ գրողները իմաստուն մարդիկ են եղել...

    իսկական գրողը երբեք չի պարծենա թե նա գրող է, իսկական հերոսը երբեք չի ասում ես հերոս եմ...

    Հարգանքներս

  8. ՆՐԱՆՔ ՈՎՔԵՐ ՄՏԱԾՈՒՄ ԵՆ ԹԵ ՂԱՐԱԲԱՂՅԱՆ ՊԱՏԵՐԱԶՄԸ ԻԶՈՒՐ ԷՐ

    ՊԵՏՔ Է ՀԻՇԵՆ

    Հայաստանի բոլոր շրջաններում, հատկապես սահմանային շրջաններում, ապրում էին ադրբեջանցիներ որոնք ավելի արագ էին շատանում քան հայերը, Հայաստանի բոլոր ադրբեջանցիներով բնակված շրջաններում գործում էին ադրբեջանական դպրոցներ, ապրելով Հայաստանում նրանք ատում էին հայերին,

    հարցրեք ցանկացած Սովետաշենցու..

    յուրքանչյուր Ապրիլի 24 ին կռիվ ու ջարդ էր լինում հայ և ադրբեջանական դպրոցների միջև..այն էլ խորհրդաին ժամանակներում...

    Արարատի շրջանի, Մասիսի, Սպիտակի,Եղեգնաձորի, Սիսիանի....համարյա բոլոր շրջաններում բազմանում էին նրանք....ադրբեջանցները, գյուղեր կային որտեղ միայն ադրբեջանցիներ էին բնակվում..

    պատկրացրեք եթե չլիներ պատերազմը ու նրանք մնային Հայաստանում

    մի քանի տարի հետո փոքրիկ Հայաստանը կունենար հայրենի Անատոլիայի ճակատագիրը..

    որտեղ քոչվոր թուրքերը բնակվելով և օգտվելով տեղի հայ բնակիչների վստահությունից ու բարիությունից մի օր էլ կոտորածով ու արյունով նրանց քշեցին հայրենի երկրից ու հայերի հողերի տերը դարձան....

  9. ԻՆՉ ԳԵՂԵՑԻԿ ՌԱԲԻԶ ՊԱՏԱՍԽԱՆ...

    ԶՈՎԵՏ ինստիտուտ ավարտողից հազիվ...

    այստեղ ամեն ինչ կա , մի անգամ էլ կարդա, ես չեմ գրել, ուղղակի լրիվ համամիտ եմ գրածին.......

    ipsmenu.register( "post-member-1563809", '', 'popmenubutton-new', 'popmenubutton-new-out' );

    Сообщение

    #105

    av-30561.jpg

    Member

    pip.gifpip.gif

    Группа: Newbies

    Сообщений: 32

    Регистрация: 20-April 07

    Пользователь №: 30,561

    spacer.gif

    Vahe Avetian

    "ЦитатаВот Вы говорите, что если Азербайджан обеспечит все права армян и даст "разумные гарантии"(!), то армяне Арцах(карабах)а "могут решить"(!) остаться в Азербайджане.

    Исходя из вышесказанного возникают несколько вопросов.

    1. Что Вы имеете ввиду под "разумными гарантиями"?

    Ето те гарантии, которие будут приемлими для йителей Карабакха. Ето не так легко на самом деле. Тут обешчания толко не помогут. Азербаидян долйна бит демократической страной впервую очеред для Азербаидянтсев. Там сейчас юрналистов саяют в тюрми. Писатели не возврашчаются на родину. Я не говорю о других. Юрналистов и писателей отмечаю потму что ето мастера свободного слова.

    Что би говорит о каких то гарантиях по обеспечению прав человека, Азербаидян долйна бит прозрачной для всех демократией. К соялению даэ намёков на ето нет пока. Не лучше картина в Армении.

    С удивлением для бахвалного своего я заметил, что култура форумов у Азербаидянцев више чем у Армян. Я просто сравнил форуми двух стран. Култура диалога первий камен в построении плурализма. Азербаидянтси не безнадиойни, чего не мог би сказат о собсвенних соотечественниках. Поялуиста, не будте патриотами, или если всё таки ви патриот, будте честним, заходите в Армянские форуми - там толко за то что человек мислит самостоятелно, или более - осмеливается вираят мнения - покривают матом.

    Да посмотрите мойи странитси, почитайте чего пишут мне мои соотечественники, скриваяс конечно под псевдонимами."

    Режим который установлен в Азербайджане считается одним из самых тоталитарных и антидемократичных, тем временем последние парламентские выборы в Армении Запад признал "демократичными и абсолютно прозрачными". В Армении действуют целый список оппозиционных партий, газет и т.д.

    Поэтому Ваше мнение про тоталитарную Армению, считаю не просто не правильным, но и просто абсурдным(Вы уж простите меня за честность). И заметьте, что по итогам последних выборов со мной согласились еще и западные эксперты и наблюдатели, а Вы почему то твердите обратное.

    Я не исключаю возможность, что в будущем Азербайджан может быть сможет дать какие то гарантии, но вероятность этого составляет 0,001%.

    И по-поводу форумов. Скажите пожалуйста.

    Вам не кажется странным, что находите поддержку не у своих соотечественников, а у врагов вашей родины, коем себя считают большинство азербайджанцев(и в частности 90% аз. юзеров этого форума). Вам не кажется странным, что большинство аз. юзеров, которые в открытую мечтают об уничтожении Армянского народа и государства, поддерживают Вас, а Ваши соотечественники, как Вы выразились, "покрывают матом" Вас?

    Цитата"Исходя из сегодняшних реалий, не кажется ли Вам, что Азербайджан со своей антирамянской, националистической и онтичеловечной политикой и пропагандой, просто на просто не в состоянии(!) дать какие либо гарантии, и тем более "разумные", для любого армянина, который находится на территории Азербайджана и для Арцах(карабах)ских армян, в частности?

    Soglasen. Segodnja ne mojet. No pochemu vi iskljuchaete chto smojet zavtra, ili pozje? Pochemu vi iskljuchaete razvitie celogo naroda? Vi chto, osudili etoto narod na veka?"

    Я не исключаю возможность, что в будущем Азербайджан может быть сможет дать какие то гарантии, но вероятность этого составляет 0,001%.

    И на веки я их тоже не осудил. Ну а что Вы предлагайте карабахским армянам? Сидеть и ждать пару веков пока азербайджанский народ не станет демократичным и не сможет дать гарантии безопасности, чтоб вернуться к ним?

    Считаю такой подход абсолютно неправильным.

    Цитата"О каких гарантиях может идти речь, если Азербайджан сегодня не может даже дать гарантии безопасности для 20 армян сборной Армении по футболу, которые должны были поехать в Баку в сентябре этого года на матч Чемпионата Европы? О каких гарантиях безопасности Вы говорите после тотального уничтожения хачкаров в Нахичеване, после того, как в Азербайджане слово "армянин" стало ругательством? Неужели Вы на самом деле верите, что Азербайджан в состоянии дать хоть какие либо гарантии для армян Арцах(карабах)а?

    Ja soglasen s vami. Soglasni li so mnoj, chto takaja je kartina v Armenii. O kakix khachkarax vi govorite rodnoj moj, esli v Armenii ne cenjatsja jivie ljudi? Esli Armjanskie lideri ne cenjat ljudej, pochemu vi ojidaete chto Azerbaidjantsi budut cenits ix nadgrobnie pliti.

    Kstati mi toje ne podarok. Otrjad moj naprimer, trenirovalsja streljat delaja mishenjami Azerbaidjanskie nadgrobnie pliti. Ja toje v molodosti bil oslom. Tak menja vospitali. Ne mogu obvinit grugix za to chto sam delal kogda to. Mogu tolko iskrenne izvinitsja chego i delaju, vseljudno, polzujas povodom.

    PROSTITE POJALUISTA LJUDI. JA BIL MOLOD, S PROMITIMI MOZGAMI. JA OT VSEJ DUSHI OSUJDAJU SAMOGO SEBJA I VSEX TEX KTO ETO DELAL.

    NAdejus chto mi eto uslishem i ot tex, kto unichtojali khachkari. Chto bi dojdatsja etogo, nam nado govorit kak ljudi a ne oskorbljat i demonizirovat drug druga. Tugda unichtojenie cenostej drug druga ni kogda ne ostanovitsja, i po ljubomu povodu budet povtarjasja."

    "Не услышим. Никогда."

    "Цитата2.Вы пишете, что "армяне Арцах(карабах)а "могут решить"(!) остаться в Азербайджане". А разве они уже не решили НЕ остаться в Азербайджане, Вахе? Вы считайте себя демократом и признаете право народа на самоопределение. Разве народ Арцах(карабах)а не доказал свое право на свободу??? Свободу, Вахе!

    Esli imeete vvidu referendum za nezavisimost - to da, uvajaju, ne iskljuchaja konechno, chto mogut i referendumom sozdat konfederatsiju s Azerbaidjanom.

    Eto ne ideja, ne gopiteticheskoe predlojenie. Vsego lish primer. Ja beseduju teoreticheski, ne iskljuchaju ni kakuju vozmojnost - opjat je teoreticheskuju.

    Ja uvajaju ljuboe voleizjavlenie naroda, vmesto nix reshat ne sobirajus, drugim ne sovetuju.

    Poluchili li oni svobodu?

    Ochen somnitelno.Paruyr Hairikyan govoril v 88 om - Mojet Armenii i udastsja prisoedenit k sebe Karabakh, no eto ne budet znachit zavoevat svobodu. Eto budet oznachat vsego lish, chto iz odnoj sovetskoj tjurmi, Karabakh popadjot v druguju sovetskuju tjurmu.

    Ja s nim soglasen bil togda, soglasen segodnja. Dobavlju tolko, chro mi ne dajom Azerbaidjanu ne bit sovetskoj tjurmoj, oni Armeniju. Eto i est KGBshnaja razrabotka, na krjuchok kaotoroj mi vse popali kak bezmozglie balvani."

    А почему Вы отвечайте за них? Когда Вы были в Арцах(карабах)е в последний рас?

    Вот они и как рас считают, что получили свободу и не собираются отказываться от него ни при каких условиях.

    Цитата"Ту самую свободу о которой Вы так громко говорите и за которую Вы боролись?

    Ja borolsja za nezavisimost, protiv sovetskogo sojuza. Ja ne borolsja za SNG i voennij sojuz s fashistkoj Rossiej."

    По последним опросам в Армении большинство населения поддерживает союз с Россией.

    Цитата"Разве не ради этого "решения" карабахских армян? Или же убивая азербайджанских солдат в Арцах(карабах)е Вы боролись против Кремля?

    JA ne ubival Azerbaidjanskix soldat. Takizx i ne bilo v to vremja kogda ja voeval. Ja streljal v sovetskix desantnikov i VVshnikov. Drugix i ne vidal. Kak tolko vojnu perenapravili protiv Azerbaidjana, sdelali mejetnicheskim, moja voennaja kariera zakonchilas. Ja bil soldatom Armii NEzavisimosti, v posledstvii komandirom. Eto armija bila sozdana imenno protiv sovetskix vojs i sovetskoj vlasti."

    А почему Вы уехали как рас при самом важном этапе войны? Вы так протестовали против межэтнической войны? А Вас не волновало, что когда Вы, руководствуясь Вашими принципами о том, что не будете воевать с азербайджанцами, уехали в Европу, именно в это время КАК НИКОГДА ВАШЕМУ НАРОДУ НУЖНА БЫЛА ВАША ПОМОЩЬ(военные командиры тогда ценились как никто)? Умирающие под Градами детишки из Степанакерта просили помощи. А Вас это никак не волновало? Вас волновало только Ваши принципы?

    Ну рас так то и не нужно обижаться на своих соотечественников, которым Вы сейчас не волнуйте.

    Цитата"За что Вы воевали, Вахе? За что воевали армяне Арцах(карабах)а, Вахе? Они бились за СВОБОДУ и за СВОИ ПРАВА, которую они ЗАСЛУЖЕНО обрели, а не ради мифических "гарантий безопасности" со стороны тех, которые хотели их уничтожить и кого в итоге они победили.

    Ob etoj chasti vojni ja promolchu. Menja tam prsoto ne bilo. Ja viexal v Maje 92 go. Skazal i povtorjaju - do etogo momenta vojna bila protiv SSSR, protiv Azerbaidjana ja ne voeval, ne sobirajus. Eto chekistkoe delo, u mneja slava bogu xvatilo i xvataet mozgov, chto bi ne slujit im. Kto zaxotel - slujil.

    Rezultat Armenija segodnja. Ogljanites vokrug. Ne mne je govorit kak tam jivjotsja? Sami posmotrite.

    Armeniju daje nazvali russkim fprpostom pered vsemi jurnalistami i obshchestvennostju v Yerevane, i ni kto ne zaexal po roje naglomu diplomatu - okkupantu. U Armjan xvatet duxa menja sajat v tjurmu. Protiv Russkix ni kakix mishc net."

    То есть Вы считайте, что если бы в те годы карабахские армяне перестали сопротивляться и дали бы себя уничтожить, что сегодня Армения жила бы лучше???

    Сегодня Армения живет ничем не лучше и не хуже других стран бывшего СССР. Такое ощущение, что Вы просто обижены на свою страну и пытайтесь его всячески очернить. Зачем?

    С лучшими пожеланиями

    Сергей

    P.S.: Наверное у меня пост получился достаточно жестким. Я не специально. Так получилось. Просто последовал Вашему совету и старался быть предельно честным

    http://www.day.az/forum/index.php?showtopic=40277&st=90

  10. Եվ կուզենաի շնորհակալություն հայտնեի Նավարարին:Նա ապացուցեց իր փոստով իմ այն կարծիքը,որ ունեի ձեր հանդեպ "խառնակիչ և դավաճան":

  11. Երկար մտածելուց հետո,ես եկա այն հետևության, որ ընդհանրապես իմաստ էլ չունի Ձեր նմանների հետ բանավեճի բռնվել:

    pp-blank-thumb.png

    user-offline.png<A href="http://www.day.az/forum/index.php?showuser=7373">TTTT rating_0_mini.gifgender_mystery.pngПросмотр профиля ipsmenu.register( "post-member-1077116", '', 'popmenubutton-new', 'popmenubutton-new-out' ); to_post_off.gif Nov 23 2006, 03:45

    Сообщение

    #5

    av-7373.jpg

    Almost Guru

    pip.gifpip.gifpip.gifpip.gifpip.gifpip.gifpip.gif

    Группа: Members

    Сообщений: 1,585

    Регистрация: 1-October 05

    Из: San Fernando, Silicone Valley

    Пользователь №: 7,373

    spacer.gif

    :o :o

    Вы адже не представляете, какой подарок вы мне сделали на День Благодарения! Столько я не смеялся за весь год!

    И больше всего я смеялся знаете над чем? Над фразой "знаменитый армянский писатель-диссидент Ваге Аветян"!

    Чтобы понять причину моего смеха скажу вам что я имею счастье быть знакомым с Ваге Аветяном, или просто Ваге, лично. И знаю его не первый, что называется, год.

    А познакомился я с ним в самом начале 90х годов, когда я часто ездил в Хельсинки и проездом оказывался в Стокгольме. Вачик тогда только приехал в Стокгольм как турист\беженец и пытался найти свое место в жизни. Первое время пытался работать в магазинчике, торгующем деликатесами, куда его устроили друзья, помогая перетаскивать ящики и убирать помещение. Но дело не пошло и Вачик оказался на улице, пардон, в переводе на скандинавские условия жизни - стал жить на социальное пособие. Которое его и доконало. Это беда социалистического образа жизни, и об этом я как-нибудь тоже расскажу, но вкратце ситуация оказалоась такой - непризнанных талантов Вачика шведское государство не оценило, но тем не менее назначило ему пособие в размере 450 долларов. Плюс оплата медицинских расходов, жилья и пр. расходов. И стал Вачик жить поживать и в ус не дуя. Ведь искать работу и работать от него не требовали, а желудок был всегда полным. И вот это самое пособие, которое согласно светлой социалистической идее должно помогать людям переждать трудные времена и возвратить человека на путь служения обществу сыграло прямо противоположную роль - развоатило человека. К слуву сказать, Вачик не один такой - достаточно поехать в любой эмигрантский район большого Стокгольма и увидеть те же самы праздношатающиеся лица турок, эфиопов, иракцев и др.

    Со временем комплекс непризнания у Вачика стал рости и искать выход. Кой и был найден в поливании грязью аримянского правительства, едиснтвенная вина заключается в том, что оно не может давать Ваге Аветяну зряплату в 450 долларов. А падкая на любую инфу антиармянского характера азербайджанская пресса тут же окрестила автора двух писем в "знаменитого армянского писателя-диссидента Ваге Аветяна" umoril: ! umoril: umoril: Который написал одно письмо на русском в Дей.аз, а не шесть книг на трех языках, ха ха ха!

    Я вспоминаю год 1995 когда в очередную мою поездку в Стокгольм встретился с Вачиком. Спрашиваю, что нового произошло у него за год. Отвечает - А ты знаешь, Л (наш общий знакомый) поймал 8-килограммовую щуку!

    -Щука - это хорошо, а чем живешь (хотя по правде сказать вопрос был лишний - все можно было узнать и по внешнему виду Вачика)

    - А, значит он надел на крюк маленького карася (живого) и закинул к тростникам

    -Ваге, что нового у тебя кроме л-ной щуки?

    -Социалбидраг (социальное пособие - шв.) урезать хотят...

    После такого "эксклюзивного" и обьемного интервью общаться с Вачиком особого желания уже не появлялось.

    А сегодня узнаю, что учинил "наш" непризнанный гений" потасовку в Глендале - городе дашнаков, если верить Дей.азу. Звоню своим знакомом в Глендал. Кто-то вспоминает, что некий п...ст устроил потасовку в здании библиотеки. Ну там посадили его в кутузку, там быстро ему мозги вправят" - говорят. Насчет последнего есть небольшая надежда, ибо отсидка в тюрьме не скандинавского образца быстро пойдет на пользу автору нового закавказского миропорядка.

    Однако думаю, что будет гораздо лучше если его отправить в Баку, в камеру вместе с известными Апресяном, Теряном (перебежчиками-искателями лучшей доли в странах золотого миллиарда) и присоединившимся к ним недавно Рафиком Таги. Причем Вачику будет обеспечена надежная аудитория - Таги он будет рассказывать, как можно запросто полить грязью пророка в Скандинавии и за это никому ничего не будет, а заодно поделиться социальными хитростями, а Теряну и Апресяну - порассказать множество захватывающих дух историй о красивой жизни, с непременными словами "Лечу это я лечу" и "Швеция - это край, напоминающий рай".

    Еще раз благодарю вас Фаруддин!

    ПС. Представляю как трудно работать в "неимоверных условиях" генконсулу Азербайджана в Лос Анжелесе, где даже полицейские -армяне! Ужас! Тут и инфаркт получить можно на месте!

    http://www.day.az/forum/index.php?showtopi...t=0&start=0 :D

  12. АРА БАЛИОЗЯН

    Канада

    Перевод с aанглийского Ваге Аветяна

    Диктатура идиотов

    В последнем номере "Нюсуика" читаю следующий риторический вопрос: неужели ми обречены на демократию идиотов? Можем ли мы наедятся на то что когда нибудь настоящие сливки общества поднимутся на верхушку?

    - Вряд ли: подумал я. То что поднимается на верх, часто не сливки а говно. Вспомните немцев при Гитлере, итальянцев при Мусолини, советских при Сталине, китайцев при Мао, Американцев при Мккарти и так далее, и до сих пор.

    Вспомните кто поднимался на верхушку в нашей родной стране, и в Диаспоре в том числе. Я персонально знаком с несколькими джентльменами из верхов, которые считают себя сливками общества, но на самом деле они не лучше чем обыкновенное говно.

    Инфантильная болезнь

    ....

    ОПТИМИЗМ

    Меня часто называли пессимистом. Я продолжаю писать, потому что верю что здравый смысл и благопристойность победят однажды. Если это не оптимизм, я хотел бы знать: что такое оптимизм вообще?

    Если Вы верите всему что читаете в газетах, у вас не хватает воображения и не чувствуете никакой потребности думать самостоятельно, можете быть счастливыми

    ПИСАТЕЛИ, ЧИТАТЕЛИ И ШАРЛАТАНЫ

    Мы имеем больше писателей чем читателей, и больше шарлатанов чем те и другие.

    ЭГО И МОЗГ

    Чем больший эго, тем меньший мозг. Когда эго говорит, мозг молчит.

    ФАНАТИКИ И ХУЛИГАНЫ

    Все фанатики, как все хулиганы трусы, потому что боятся быть выставленными как фанатики. оттуда их боязнь свободы слова.

    Боязнь свободы слова плоха; непонимание этого намного хуже.

    Дети предвзятых родителей не будут думать об ущербных. То же самое можно говорить о нации во главе которого предвзятые лидеры.

    В голове среднего идиота с промытыми мозгами, коллективные фобия и предубеждения не порок, а достоинство и патриотическая обязанность.

    ԷՇԻ ՈՌԸ մտնես դու, արա բարլեիոզյան չգիտեմ ինչ

    ....թուրքը երբեք չի փոխվում, թուրք էլ մնում է...դու լավ, վարժ հայերեն էս խոսում բայց թուրք ես, քո ասածն է ապացուցում....

    շարունակիր հայերին խայտառակ անել, քո նման " ՀԱՅ ԺՈՂՈՎՐԴԻ ՊԱՏՄՈՒԹՅՈՒՆԸ" շատ է ունեցել...

  13. Ասում են թուրքիայի մշակույթի ու կուլտուրայի նախարարությունում մի հայ կին է աշխատում և դա նրա ջանքերի շնորհիվ էր, Ախթամարի վերակառուցումը,

    թե չէ ..թուրքերին պետք չէր դա...

    ամբողջ աշխարհի թերթերը մի անգամ էլ նշեցին որ հայերի եկեղեցին է, հեռուստացույցը պատմում էր հայոց պատմությունը, եղեռնը...

    իսկ թուրքեը իմացան ճշմարտությունը..որ Անատոլիայում հայեր են ապրել..

    post-29738-1180212241.jpg

    ...ցավալի տեսարան է... :(

  14. Հա բա, սաղ ջերմուկնա մեղավոր.. Ի՞նչ կապ ունի ջերմուկի լավ կամ վատ լինելի ՀՀ-ում շատ հիվադների առկայության կամ շուտ ծերանալու հետ:

    Ջերմուկի վնասակար լինելը առողջության համար...

    հայաստանում կոռուպցիան ուժեղ է, ով չգիտի որ ջերմուկի սեփականատերը կարող է մի քանի հարյուր դոլլարով փակել յուրաքանչյուր բժշկի բերանը...

    իսկ ամերիկայում ու կանադայում դա անհնար է..

    ուրեմն ճշմարտությունը նրանց բերաններից կլսենք միայն ու միայն..

  15. Իսկ միգուցե իրավացի են մարդիկ...Ջերմուկը վնասակար է առողջության համար...

    չեմ կարծում ամերիկացիները խաբեն.....իմ կարծիքով նրանք իրավացի են..

    մի մոռացեք որ հայաստանում շատ հիվանդություններ կան որ ավելի շատ են քան որևէ երկրում...

    մարդիկ շուտ են ծերանում...

    մարդիկ շատ են հիվանդանում...

  16. Հիմա, երբ Ձեր մտածումները հայտնի դարձան, կարծես թե ամեն ինչ կարգին է: Միայն մի խնդրանք, հարգելի Նավավար, կանոնական աղոթքներին՝ ինքնաբուխ հավելումներ մի արեք: Առանձին աղոթելիս յուրաքանչյուրը կարող է իր խոսքերով, իրեն հարմար կերպով, ասել այն ամենը ինչ կամենում է, սակայն ընդհանրական աղոթքների պարագայում կան կանոններ, որոնք պետք չէ խախտել:

    Այս դեպքում եւս, երբ Ձեր աղոթքները կարդալու են բազում մարդիկ, խնդրում եմ կանոնները պահպանել, հնարավոր է, որ ոմանք ենթադրեն, թե Ձեր գրածը մաս է կազմում կանոնական աղոթքի, որը մինչ այդ չեն իմացել:

    Եւ եթե գաղտնիք չէ, ինչո՞ւ եք ընտրել Նավավար անունը:

    Պարզ է....

    իսկ ինչ վերաբերվում է իմ ավատարին....

    Կյանքը օվկիանոս է.....ես էլ նավավար....

  17. Հարգելի Հեղինե ես ամբողջովին համամիտ եմ,որ նորմալ,իրեն հարգող մարդը երբեք չի զբաղվի մուրացկանությամբ:Ես պարզապես զարմանում եմ այն մարդկանց վրա,որոնք դրամ են տալիս մուրացկաներին նպաստելով մուրացկանության բարգավաճմանը:Ինչն է պատճառը,խղճահարությունը,թե ցուցամոլությունը Ձեր կարծիքով: :(

    Նրանք լավ կյանքից չէ որ մուրում են, եթե մուրում են ուրեմն կարիք ունեն....

    եթե կան սուտ մուրացկաններ հո բոլորը չէ որ այդպես են...իհարկե պետք է խղճալ..

    մի հոդված կարդացի, որ լենինականցի մի մայր որ ունի 5 երեխա, մուրացիկություն է անում որ երեխաներին պահի, ասում է նույնիսկ նպաստ չեն տալիս, ինչպես ապրենք, նկարներն էլ կար..կարծեմ արմենիանաու կայքում էր, ահավոր վիճակ..

    ասում եք էլի..

    նա 5 երեխա է պահում, ապագա հայրենիքի զինվորներ...

  18. Կարդալով այս ամենը հիշեցի մի դեպք...

    ռուսաստանում գնացքի մեջ եմ, մի հայ տղամարդ իր 2-3 տարեկան երեխայի հետ ռուսերեն էր խոսում, մենակ լսեիք այդ ռուսերենը, ծիծաղելի սխալներով ու ահավոր ակցենտով..

    կերակրում է նրան..."կուշի...կուշի դարագոյ" ոչ մի խոսք հայերեն, կոխքից կինը ասում է հայերեն

    -Սահա'կ, տուր ես կերակրեմ...

    Նա էլ է ռուսերեն խոսում, բայց ավելի լավ քան ամուսինը, առանց սխալների...

    Ապշել եմ..նայիր այս գոռոզներին, մտածում եմ....

    Հ1- ով նայում եմ, լրագրողը մոտենում Երևանի բնակիչներին հարցնում թե ինչ են մտածում Երևանի մասին...

    մի կին ասում է..

    "յա նե զնայու մի իզ րասսի....ամուսինն է խոսում մի ահավոր , ծիծաղելի ակցենտով...հպարտ-հպարտ.."մի ժլաեմ արմյանսկի նարոդ վսյո խարաշո"...

    երևում էր հայաստանից հեռացած ռուսաստանում ապրող մարդիկ էին...

    Արտասահմանում մտնում էս հայկական եկեղեցի, շատ քիչ հայերեն կլսես, եթե լսես էլ..հայաստանում ծնված այնտեղ բնակվող հայերից...

    ինչու ենք մենք այդքան գոռոզ..

    ախր գոռոզությունը մեխք է Աստծու առաջ..

    Աստված չի սիրում գոռոզ ազգերին...

    մտածում էի այս ամենը...բայց չէի ուզում գրել...

    գրեցի միայն աղոթքը...

  19. Տեր ողորմյա, Տեր ողորմյա,

    Տեր ողորմյա, Տեր ողորմյա :

    Ամենասուրբ երրորդություն :

    Տուր աշխարհիս խաղաղություն :

    Եվ հիվանդաց բժշկություն,

    Ազգին հայոց սեր, միություն :

    Տեր ողորմյա, Տեր ողորմյա,

    Հիսուս Փրկիչ, մեզ ողորմյա :

    Միայն Քեզ է կարոտում հոգիս,

    Միայն Քեզ է աղոթում հոգիս,

    Միայն Քեզ եմ ես սպասում,

    Վառ հույսովդ եմ ես ապրում,

    Այս մութ աշխարհում,

    Այս սուտ աշխարհում:

    Տեր ուղղիր իմ թույլ քայլերը,

    Տուր նորից ինձ զորություն,

    Որ հավատքով ընդունեմ ես,

    Սուրբ Հոգվույդ խաղաղություն :

    Հեռացրու խավար ամպերը,

    Թող մրրիկը դադարի,

    Եվ ժպտան փայլուն աստղերը,

    Որ հոգիս միշտ Քեզ երգի :

    Տեր, Դու մեր մեջ բնակվիր,

    Առաջնորդիր մեզ միշտ

    Ճամփաներով գերիմաստ,

    Դեպ աղբյուրը բարի ......

  20. ԱՌԱՋԻՆ ԱՆԳԱՄ ՄԱՔՍԱՏՈՒՆ բացել են Վրաստանի և Հայաստանի միջև մեր վայ մաքսատան աշխատողները, որոնք չէին ամաչում լկտիաբար թալանում էին ջավախեթցիներին, մի կոֆեի համար...որ Ախալքալալկցին գնել էր Երևանում..

    ի՞նչ գործ ունի այստեղ վրացին եղբայր..."Ещё вчера я был умным и пытался изменить мир, сегодня я стал мудрым и пытаюсь изменить себя."..

    Ջավախցիները վա՞տ են ապրում...

    Հայաստանում այնպիսի գյուղեր կան.. ոչ ճանապարհ կա, ոչ հեռախոս..մարդիկ խավարում են ապրում..ո՞վ է մաղավոր, վրացինե՞րը..

    ոչ, եղբայր, նրանք Հայաստանում են ապրում..

    վրացին ինչ մտածում է քո մասին ճակատիդ կասի, իսկ օսը իր շահն է փնտրում..ես լավ գիտեմ..

    Из врагов всего опасней враг,

    Прикинувшийся другом.

    (Шота Руставели)

    post-29738-1179774678_thumb.jpg

  21. О, как!

    Вопрос ирановедам.

    А правда, что слово "гурдж" по персидский значит "раб"?

    Вычитал в одном азербайджанском форуме

    http://www.azdiaspora.org/forum/index.php?...picseen#msg8219

    *Немецкий историк Карл Кох,описывая этнографическую ситуацию позднего Закавказья:" Персы называли восточную Грузию Гурджистан".Гюрдж в переводе с персидского означает -раб, стан - страна.

    Выходит что, страна рабов?

    Իսկ դու գիտես ինչ է նշանակում Արմեն բառը գերմաներեն...,?

×
×
  • Create New...